"Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde ediyor ..." (Hacc-18)
Allah cümlenin geçmişine ve cümle Şühedâya rahmet eylesin.
Bizi de sâdık kullardan, Resulullah(s.a.a.) ve Ehl-i Beyt'e lâyık ihvânlardan eylesin...
Babam Rahmetli; "Oğlum! Aldığın selâm verdiğindir, işittiğin küfür ettiğindir..." Derdi. Babam, bu öğüdü ile sözün hikmetini ve gönül kapılarının tek anahtarı olan "Selâm" ın kudretini anlatmaya çalışırmış!
Maalesef, çok yıllar sonra idrâk edebildim!
Ve şükürler olsun ki, selamsız-sabahsız tarifli epeyce mahallelime, ısrarla selam vererek sonunda karşılık aldım!
İlk zamanlar, kubbede asılı kalırken sonunda; "Selâmün aleyküm" hitabıma; "Merhaba" şeklinde karşılık aldım.
Yine şükürler olsun ki, eğer dalgınsam, göremeden geçmişsem, selam-sabahsızlığı ile tanınan mahallelilerim; "Hoca! Merhaba!" diye seslenerek selâm veriyorlar...
Selamlaşmadan kimseyle konuşma, tanışma şansımızın olmadığını söylemeye çalışıyorum. Tanışmaktan kastım da, sövüşmek-dövüşmek değil selâmla başlayıp muhabbetle kucaklaşmak elbette..
Azîz Dostlar!
Yarı imamın dinden, yarı hekimin candan ettiğini duyarak büyüdük.
Yanlış söylemekten ve herhangi birinizi incitmekten Allah'a sığınarak -izninizle- bugün, bir şeyler söylemeye niyetliyim!
"Tereciye tere satmak" gibi yorumlanmasın ve haddimi aşarsam bağışlansın lütfen!
Türkiyeli Türk Milleti!
Muhteşem Türk Atatürk 'ün Kitâb-ı Ekmel (Eksiği olmayan Kitap) dediği Kur'ân-ı Kerîm'de; "şehr ü ramadân" diye geçen, Farsça'da; "mâh-ı ramazan" denilen Ramazan Ayı'nın önemi ve hikmeti, Âyetlerle bellidir.
Hz. Peygamber (s.a.a.)' in; "Ben yüksek ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." sözünden, İslâm'ın Yüksek Ahlâk olduğunu anlamak gerekmez mi?
Benim sorgulamam; "Dînimizi ne kadar biliyor, Kitâb-ı Ekmel'i ne kadar anlıyoruz?" merkezli olacak...
Şehr ü Ramadan yani Ramazan Ayı'ndayız; aklına, hayâline, nefsine oruç tutturamayan yani nefsini dizginlemek olan Cihâd-ı Ekber ( Allah için en büyük savaş)' i beceremeyenin, aç durmasına Allah'ın ne ihtiyâcı olur ki?
Dînimize göre kulların bütün ibadetleri kendileri içinken, sadece Oruç'un Allah için olduğunu da bile bile; kendini sadece yemekten-içmekten alıkoyup sabahtan akşama kadar yalan söyleyen, gıybet eden; Allah'a, Dîn-i Mübîn'e, Peygamber (s.a.a.)' e bühtan boyutlarında zevzeklik etmenin, Müslümanlıkla ve yaptığının İslâm'la ne alakası olur?
Ferâseti kör, kelime dağarcığı fakir ama Profesör ünvanlı bir câhil; "Namaz kılmayan hayvandır." demişti diye, haddini aşmıştı diye; bütün namaz kılmayanların ağız birliği ile İslâm'a saldırmalarını, kim bana anlatabilir veya kime anlatabiliriz?
Muhammed İkbâl 'in 80 küsur yıl evvel; "Müslümanlardan kaçıp, İslâm'a sığındım." uyarısının veya son zamanların popüler Yeni Müslümanlarından Yusuf İslâm 'ın; "Kur'ân'ı okumadan önce Müslümanları görseydim Müslüman olmazdım!" siteminin, serzenişinin hiç mi anlam ve önemi yok?
Şahsen, -hem de bir sürü- oruç tutmayan Müslüman tanırım, bilirim!...
İncitmeden, tahkîr etmeden dilimin gücü kadar Oruç'a teşvik ederim ama ısrarla üzerine gidip tahrîk ederek, "Şehr ü Ramadan" la çekişmesine sebeplikten de korkar Allah'a sığınırım!
Çünkü, fakîri tanıyanlar, çok ciddi bir tiryâki olduğumu, ikindiden sonra tiryakisi olduğum meretin sıkması yüzünden çekilmez olduğumu bilirler! Ben de beni bildiğim için tabiri caizse Orucumu gizli tutuyorum! İkindiden sonra kendimi eve hapsederim ki, birileri benim çekilmezliğime tahammüle mecbur kalmasın!
Benim oruç tutmamdan kime ne veya başkasının oruç tutmamasından bana ne?
Allah ile kul arasında ve sadece tek kişilik yaşanan takvâyı ölçmek kimin haddinedir?
İnsan, insanın aynası olduğuna, aynaya bakan kendini gördüğüne göre ve kişi, herkesi kendisi gibi zannettiğine göre; "Namaz kılmayan hayvandır!" diyen biri, kimi tarif etmiştir?
Bir de, oruç tutan tutmayan, namaz kılan-kılmayan herkesin, "Şehr ü Ramadan" da, yani Ramazan Ayı'nda ahlakî akılları neden hep belden aşağı çalışır?
Yahu! İnsan olamadıktan sonra; kime ne, bana ne, sizin kadınlığınızdan veya erkekliğinizden?
"Ey iman edenler! İman ediniz." (Nisa-136)
"Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz." (Bakara-21) ve benzer sayısız Allah öğretilerinden sonra; kime ne, bana ne, kimin namaz kılıp kılmadığından, oruç tutup tutmadığından?
Biliyoruz ki, rehberi yol bilmeyen kervanlar, doğru yolda bile kaybolurlar!
Yol bilmezin peşinden giderek kaybolanları bile ayıktırmaya uğraşmak; "Sizden hayra çağıran iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir." (Âli İmrân-104) Âyetinde işaret edilen Evliyâ(Allah dostları)' nın işi değil midir?
Kimden ve kimlerden bahsettiğimi söylememe gerek var mı?
Sözün tamamı, aptala söylenmez mi?
Allah; cümlemizin imanını yarı imam(!)lardan, canımızı yarı hekimlerden, hedeflerimizi de yol bilmez rehberlerden korusun...
"İNSAN; GÖNÜLDÜR, GÖNÜL!" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder