6 Ekim 2010 Çarşamba

BUYRUK BEKLEYEN DEVLER...

Ülkücüler ne yaptıysa; milletini, devletini, bayrağını, mukaddeslerini, vatanımızı, teşkilatını, partisini çok sevdiği için yaptı. Biliriz ve inanırız ki;
Milletini sevmeden, muassır medeniyeti yakalayıp geçmek için gayret içinde olunmaz. Milletini sevmeden, milliyetçilik yapmadan, millet devletleştirilemez.
Devletin; çok sevdikleri, bütünlüğü için ölüp ölüp dirildikleri milletin örgütlenmiş hali olduğuna inanırlar. Devletin, millete yönelik her türlü saldırıyı milet adına göğüslemek üzere görevde olduğuna, devletçilik konusunda dünyanın en tecrübeli milleti Türk Milletinin devletinin, her saldırıyı gününden önce hesaplayarak karşı saldırı plânının olduğuna inanırlar. Yahudi-Hristiyan ittifakıyla müslümanlığa karşı yapılan ortak saldırıya karşı, İslâmı tek başına savunmayı sessiz-sedasız görev edinmiş Türk Milleti'nin Devleti'nin; dünyaya karşı tek başına olduğu satrançta en doğru hamleyi yaparak dünyayı mat edebilmek için ağır davrandığına inanırlar.
Bayrak'ın, milletin bağımsızlık göstergesi olduğuna, rengini şühedâ kanından aldığına ve gölgesinin düştüğü yerde huzûrun olduğuna inanırlar. Şühedâ kanıyla sulanmış yeryüzü ile "Âlemlerin tek sahibi"nin yeri olarak tarif edilen gökyüzünü, aynı çerçevede buluşturarak dalgalandığına; bütün dünyayı vatan, gökyüzünü çadır sayan atalarının ruhlarına sadâkatle, Ay-Yıldızlı-Al Bayrak'ın gölgesinde yaşamayı, Tanrı'nın bahşettiği ilâhî bir ayrıcalık sayarlar.
Mukaddesleri severler. Kelime-i Şehâdetle dini ikrâr ettikten sonra uğrunda ölerek ölümsüzlüğe ulaşacakları hevesiyle 1400 yıldır ölüp-çoğaldıkları, uğrunda yeniden çoğalmak için ölmek inancıyla sırasındadırlar! Hz. Peygamber(s.a.v.)'in kutsîyet verdiği hiç bir değerden vazgeçmeden, BOP Eş Başkanı'na rağmen gelenleri bir daha göndermek için millî pusudadırlar!
Vatanı uğrunda ölecek kadar severler. Çünkü şühedâ ceddimizin, toprağı kan dökerek, can katarak, koynuna hevesle yatarak millîleştirip emânet ettiklerini bilirler! Emânete sadâkatin düzgün karakterin olmazsa olmazı olduğuna iman ederek, sadâkat duygusuyla uğrunda ölecek kadar severler...
Teşkilat'ı; Devlet'in daha önemli mes'elelerle uğraştığını bilerek gençliğin millî ruhtan mahrûm kalmaması, milletine-devletine-vatanına-bayrağına sâdık ve sevdâlı gençlerin yetiştirilmesi için kurulmuş ve yaşları ne olursa olsun canları pahasına mücâdeleye hazır Türk Milliyetçilerini, milletin millî refleksi olan Ülkücüleri yetiştirmiş Ülkü Ocakları'nı çok severler.
Partiyi, Ülkü Ocaklarında yetişmiş; "Önce ülkem, sonra partim, sonra ben..." sıralamasına inanmış Türklerin terfî etmeleriyle oluştuğuna inandıkları, Başbuğ Alparslan Türkeş'in; "Her ülkücü otomatikman MHP'lidir." tarif ve "Ülkümetre"siyle tevilsiz bir adres olmuş MHP'yi, öncelik sıralamasını atlamadan severler!
Biz de bu yüzden yıllardır; "Bizi sokan bir arıya kızıp kovan söndüremeyiz! ... Ringde gardımızı düşürerek yumruk yediğimiz için antrenöre kızamayız! ... N'olur bir kere de yağan yağmur bizim yarıklarımızı kapatsın! Allah rızâsı için bir kere daha bize yapılanları unutup, bizim yaptıklarımızı da unutturalım!..." diye sesleniriz!
Milletin zorda, devletin darda olduğu bu zor süreçte; dünyânın en ehîl dâvâ adamları olduğuna inandığımız Ülkü Devleri'ni evlerinden çıkarmak, teşkilat Ülkü Ocakları'nın; evden çıkan Ülkü Devlerini millî safta hizaya sokmak ta millî parti MHP'nin işidir diye inanırız.
Başta Devlet Bahçeli Bey olmak kaydıyla parti üst yönetimine; bütün Ülkü Devleri'nin sabırsızca "Teşkilâta dön!" buyruğunu beklediklerini, bildiğimizi hatırlatırız. Gittikleri yerin yenileri olmayı başaramamış eski döküntüler, bu tarifte asla yer bulamazlar!...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: