C.Cudi Kitapçıoğlu adlı ve dikkatli bir okurumuzun "LİSÂNIN TÜRBANI!.." başlıklı yazıma destek mahiyetinde gönderdiği; uzun ama çok dolu faydalı olacağına inandığım yazılarını, aynen paylaşmak istiyorum.
İlgilenenler, zahmet edip dikkatle okumaları hâlinde çok faydalanacaklarını ve bu konuda güzel Türkçemize yapılan saldırılara, Kur'an hükmü ile cevap verebileceklerini görecekler.
C. Cudi Kitapçıoğlu Dostumuza emeklerinden ve katkılarından dolayı çok teşekkür ederek yazılarını aynen, nokta-virgülüne dokunmadan sunuyorum.
İyi okumalar, bol nasiplenmeler dileklerimle;
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
"BU GÜNKÜ KÖŞE YAZINIZ
İyilik güzellik esenlik barışıklık dileklerimi (selâmlarımı) iletirim.
Doğru olanın, doğru olduğunu anlayabilmek; doğruluğuna güvenmek (imân; âmenû, emin olmak), doğru bilgi ışığı (nûr) ile ışığa çıkmağı dileyen insanları (men yeşe') aydınlatmak; yozlaşmağı (fesadı) doğru bilgi ile düzeltmek (ıslâh); insanların arasını düzeltmek (sûlh) için
yaptığınız çalışmalarınızda (amele sâlihat) başarılar dilerim. 1.11.2010 günü, Yeniçağ Gazetesinde "Tanrı"; "Tengri" kavramını ile ilgili yazınızın değerini anlayabiliyorum (teşekkür ediyorum). Ortak katmadan (hanîfen); özellikle (Hâlisaten) Kur'an-ı Kerim hükümlerine odaklanarak (münîben) "Tanrı" kelimesinin anlamını irdelemek, size danışarak, doğrusunu bulmak isterdim.
Lutfen bakınız. Kitap adı: Atatürk ile Allâh arasında Yazarı: Sinan Meydan Sayfa no: 1064
Tekin Alp'in 1936 yılında yayımladığı kitaptan bir alıntı: "... Allâh'ı artık Tanrı diye andığı için ..."
Bu alıntı İbrahim Sûresinin 4 nolu ayetini aklıma getirdi. İbrahim sûresi'nin 4 nolu ayetinde, 14.4 "... illâ ki toplumun konuştuğu dil ile gerçeği tastamam belli etmek", Şart koşulmuştur. Bunun gerekçesi şudur: söylenen sözün, toplum tarafından, tastamam ve doğru anlaşılmasını sağlamaktır.
Bu nedenle; Baş harfi, büyük harf "T" ile "Tanrı" demekte bir sakınca yoktur, kanaatındayım.
"Tanrı", "Allâh" kelimesinin Türkçesidir.
Bazıları "Allâh" kelimesini, isim zannederek; "isimler tercüme edilemez" diyorlar. Allâh, isim değildir ki; tercüme edilemesin. Allâh'ın (Tanrı'nın) adı: El Rahmân'dır.
2/000 Bi ismi el ilâh-i el rahmân-i el rahıym:
2/000 Adı: "El - Rahman", en çok O sevdiği için, severek en çok iyilik eden, en iyi koruyan, kendi benliğine rahmeti yazan, 'O Tek Tanrı'nın (Allah'ın) özdeyişiyledir.
2/163 "ve ilahü küm ilahü(n) vahıd; la ilahe illa hüve "el RAHMAN" el rahıym" 2.163 "tanrınız, tek bir tanrıdır; tanrı (yanılmaz, eleştirilemez güç, ilâh) olarak yalnız "O" vardır; en çok O sevdiği için, en çok iyilik eden, en iyi koruyan, kendi benliğine rahmeti yazan, "el - Rahman" vardır."
Görüşlerimi eleştirinize sunmaktayım:
Arabi yazılımı: "El - ilâh", Türkçe dilinde "Allâh" şeklinde yazılmaktadır. "Allâh": "El - ilâh" demektir; Türkçe dilinde, "O, tek tanrı" anlamındadır; Allâh'ın adı: El-Rahmân'dır.
Bildiğiniz gibi, Arabi dilde, bir sözcüğün baş tarafında "el" takısı gelirse tıpkı İngilizcedeki "the" takısı gibi işlev görür.
Örneğin: A book: Her hangi bir kitap; The book : O tek kitap; bilinen O kitap
Türkçe'de, baş harfi, küçük harf ile yazılan "kitap": her hangi bir kitaptır; fakat baş harfi, büyük harf ile yazılmış "Kitap" ise: bilinen ve tek olan kitap anlamına gelmektedir.
ilâh: Cansız put demek değildir.
İLÂH : tanrı (supreme); yanılmaz, sorgulanamaz, insanüstü yüce güç (İngilizcesi: supreme) demektir.
EL İLÂH: Allâh: Mutlak ilah; 'O Tek Tanrı' (İngilizcesi: The Supreme) Yanılmaz, sorgulanamaz insanüstü tek yüce güç.
Lutfen bakınız, Ayet no: 4/171 ve 28/70 ve 5/73 Allâh; 'O bir tek ilâh'tır. O: bir tek tanrı'dır: O'ndan başka tanrı (ilâh) yoktur.
EL RAHMÂN : Lutfen bakınız, Ayet no: 17/110 El Rahmân: Tanrı'nın (Allâh'ın) adıdır (İngilizcesi: the God)
EL RAHIYM : Lutfen bakınız, Ayet no: 6/12 El Rahıym: Tanrı'nın karakteridir; en çok O sevdiği için, severek en çok iyilik eden; en iyi koruyan, rahmeti kendine yazan(İngilizcesi: the Goodness)
RABB : Bir kul'un efendisidir veya yetiştirilen bir çocuğun ebeveynidir. Özdeyişinin öncelikle dinlenilmesi ve anlaşılması gereken buyruğuna bağımlı hareket edilmesi gereken bir amirdir;
bir efendidir, Rabb. (İngilizcesi: Master). Lutfen bakınız: (ayet no: 12/42; 26/18; 17/24)
SECDE: Bir kişiyi veya şeyi (örneğin: Güneş'i) kendinden üstün görerek; ona saygı göstermek (ayet no: 27/24; 25/60) Allah'a secde etmek ise: Allah'ın özdeyişi'nin (Kur'an'ın) üstünlüğünü kabul etmektir. (ayet 84/21)
ABD: Â'bid, Rabbine bağımlı kişi; Kul. (İngilizcesi: Server)
FITRAT : Ahenkli; dengeli düzen
DİN: Yazılı yasaların geçerli oluşu; hukuk düzeni, medeniyet, kentleşmek
DEYN : Hesap vermek; borc ödemek
------------------------
6/00 bi ismi el ilâhi el rahmâni el rahıym
6/54 ... ketebe rabbü küm Ala nefsihi el rahme
6/12 ... el ilâh-ü ketebe Ala nefsihi el rahme
6.54 (... Rabbiniz, rahmeti kendi benliğine yazdı ...)
6.12 (... Allâh, rahmeti kendi benliğine yazdı ...)
(6/54) rabbü küm : (rabbiniz)
(6/12) el-ilâh-ü (Allâh'tır)
-------------------------
İsra Sûresinin 110 nolu ayetinde; 17/110 Kul: ed'U "el ilâh" ev ed'U "el rahmân" eyye ma ted'U fe le hü: el esmé-ü el hüsné ...(İster "EL İLÂH" ("ALLÂH": O Tek Tanrı) diye çağrı yapın; ister "EL RAHMÂN" diye çağrı yapın; hangi şekilde çağrı yaparsanız yapın, en doğru; en güzel özdeyişler O'na aittir ...
20/98 ... ilâh-ü küm-ü "El İLÂH"; 20/90 ... rabbe küm-ü "El RAHMÂN"; 17/110 ... ed'U "El İLÂH" ev ed'U "El RAHMÂN Buyurulmaktadır; dolayısıyla "El Rahmân": Allâh'ın adı olduğu için
"El Rahmân"a saygı göstermeğe davet etmekte bir sakınca olmamasına rağmen, bazılarının nefretlerinin artabileceği, Furkan sûresi'nin 60 nolu ayetide bildirilmektedir.
25/00 bi ismi el ilahi el rahmâni el rahıym
25/60 "ve iza Kıyle le hüm-ü: escüdü li "el Rahmân"i Kalu: men "el Rahmân"u e n-escüdü li ma te'mürü na ve zade hüm nüfüra"
25/60 "Onlara, "El Rahmân'ın üstünlüğünü kabul ediniz (El Rahmân'a secde ediniz)" denildiği zaman onlar, artan bir nefret duygusu ile şöyle derler: "El Rahmân" da kim?; Senin bize önerdiğini mi daha üstün kabul edeceğiz? (senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz)"
-----------------------
Toplumun ve resüllerin konuştuğu, anladığı "Dil"e ("Lisân"a) ilişkin bazı ayetlerin ve Besmelenin Türkçe diline çevirisi: İbrahim Sûresinin 14 nolu ayeti:
14/0: Bİ İSMİ EL İLÂHİ EL RAHMÂNİ EL RAHÎM:
14/0: Adı: "EL - RAHMÂN" en çok O sevdiği için en çok iyilik eden, en iyi koruyan, kendine rahmeti yazan, 'O Tek Tanrı'nın (ALLÂH'ın) özdeyişiyledir.
14.4; "Nelere dikkat etmeleri gerektiğini onlara tastamam belli etmek ve de birbiriyle çelişkili yorumladıkları konularda iyiyi, güzeli, doğruyu, hakk dini onlara tastamam belli edebilmek için,
gönderildiği toplumun konuştuğu dili konuşan; Allah'ın mesajını, tastamam (ne eksik ne de fazla) belli eden elçileri (resülleri) göndeririz; resül gönderildikten sonra, rehbersiz başı boş kalmağı dileyen kimseyi Allah, rehbersiz, başı boş bırakır; Allah'ın rehberliğini dileyen kimseye Allah rehberlik eder; hakemlik yaparak doğrusunu açıklayan en güçlü mutlak hakem O'dur: "el-Aziz" "el- Hakim" olan O'dur."
Meryem Sûresinin 97 nolu ayeti: 19/97; "O'nu (Kur'ân-ı kerim'i) senin konuştuğun dil ile kolaylaştırdık ki O'nunla (Kur'an-ı kerimle) dikkat edenlere müjde verebilesin; yanlış inancına yapışan bir topluma gerçeği tastamam bildirip onları uyarabilesin."
Duhan Sûresinin 58 nolu ayeti: 44/58; "O'nu (Kur'an-ı kerim'i) senin konuştuğun dil ile kolaylaştırdık ki akıl alabilsinler, akıllarında tutabilsinler,"
Sonuç : Her toplumun, kendi konuştuğu dilin esas alınması gerektiğine göre "Tanrı" denilmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki "T" harfi büyük harf yazılarak "O tek tanrı: "Allâh" anlamı verilmiş olsun.
Bazıları "Allâh" kelimesini isim zannederek isimler tercüme edilmez diyorlar; aslında "Allâh"ın adı: "El Rahmân"dır. "Allâh": 'O Tek Tanrı'; Mutlak Tanrı (El ilâh) demektir.
Ra'd Sûresinin 30. ve 36 ayetleri: 13.30; "(...) el Rahmân: özdeyişini öncelikle dinlemem gereken benim efendimdir (benim rabbimdir) "O"ndan başka yanılmaz, eleştirilemez üstün kişi (ilâh) yoktur. "O"nu en yetkili tek otorite kabul (tevekkül) ederim; ben, boş özdeyişleri dinlemekten yüz çevirip "O"nun özdeyişini dinlemeğe dönüş (tevbe) ediciyim."
13.36; "(... ) öncelikle rabbim olan Allâh'ın özdeyişini dinleyerek Allâh'a kulluk etmem gerektiği bana emredilmektedir; Allâh'a ortak katmamam gerektiği emredildi bana; ben yalnızca Allâh'a çağrı yaparım; dönüşüm de yalnızca O'nadır."
Ben, rabbimin (göklerin ve yerin ve bunların arasında ne varsa, hepsinin rabbi olan Allâh'ın) özdeyişini dinlemeğe öncelik vermez isem doğrusunu bulamayacağım inancındayım.
12.108; "Benim yolum (benim dinim) işte budur; beni ve beni izleyenleri, gerçeği görmek, gerçeği anlamak; basıyret (*) temeli üzerine, Allah'a inanmağa çağıran bir yoldur; Allah, tam bağımsızdır (ortağı yoktur, sübhan'dır); ben, Allah'ın özdeyişine başkasının özdeyişini ortak ederek ortak ettiğinin özdeyişine öncelik veren ortak katıcılardan (müşriklerden) değilim, deyiver."
Lutfen bakınız: 18/15 nolu ayette, gerçeği kanıtlayan bir dayanak (sultan;delil; kanıt) olmadan her söze inanmamak gerektiği bilidirilmektedir.
Kur'an-ı Kerim'e göre iman etmek: Bir dini, varsayım olarak, baştan sorgulamadan, eleştirmeden
benimsemek değildir. İman etmek: doğru olanın doğru oduğunu araştırıp; doğruluğunu kanıtlayan dayanakları görüp doğruluğundan emin olmak demektir. İsrâ Sûresinin 36 nolu ayeti bu konuya ilişkin uyarıları içermektedir.
"Lisân-ı sâdık" (kendi anladığım dilde doğru anlamlı çeviri) olmazsa rabbimin buyruklarını nasıl doğru anlayabilirim.
Lutfen bakar mısınız! Kitap adı: "Atatürk'ten hiç yayınlanmamış anılar" Yazarın adı: Prof. Dr. Yurdakul YURDAKUL, Yayınevi: Truva Yayınları, Sayfa no: 173 "Bir İngiliz İncili'ni İngilizce, bir Alman İncili'ni Almanca okur. Herkes okunan mukabelelerin manasını anlarsa dinine daha çok bağlanır."
Rûm Sûresi'nin 22 nolu ayeti: 30/22: "ve min ayati hi: Halku el semavati ve el erdı ve ihtilafü elsineti küm ve elvéni küm;inne fi zalike le ayati li el Alimi-n" 30.22: "Göklerin ve Yerin yaratılması; dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, Allâh'ın sıradışı kanıtlarındandır: gerçeği tam ve doğru anlayabilen bilim insanları için yukarıda sözü edilen konularda sıradışı kanıtlar vardır."
Ayetlerin, kendi dilime yaptığım çevirisini eleştirinize sunmaktayım; doğru anlamı taşıyan bir çeviri (lisân-ı sâdık bir tercüme) değilse, beni lutfen uyarınız; sizin görüşünüzü de alarak,doğruyu bulmak isterdim; çok teşekkür ederim.
Size yazı göndererek, çok değerli vaktinizi alıyorsam, lutfen beni uyarınız, size hiç gücenmem,
çünkü ben hiç kimseye haksızlık yapmam istemem. İyilik güzellik esenlik barışıklık dileklerimi yinelerim. Saygılarımla... C. Cudi Kitapçıoğlu"
Tekin Alp'in 1936 yılında yayımladığı kitaptan bir alıntı: "... Allâh'ı artık Tanrı diye andığı için ..."
Bu alıntı İbrahim Sûresinin 4 nolu ayetini aklıma getirdi. İbrahim sûresi'nin 4 nolu ayetinde, 14.4 "... illâ ki toplumun konuştuğu dil ile gerçeği tastamam belli etmek", Şart koşulmuştur. Bunun gerekçesi şudur: söylenen sözün, toplum tarafından, tastamam ve doğru anlaşılmasını sağlamaktır.
Bu nedenle; Baş harfi, büyük harf "T" ile "Tanrı" demekte bir sakınca yoktur, kanaatındayım.
"Tanrı", "Allâh" kelimesinin Türkçesidir.
Bazıları "Allâh" kelimesini, isim zannederek; "isimler tercüme edilemez" diyorlar. Allâh, isim değildir ki; tercüme edilemesin. Allâh'ın (Tanrı'nın) adı: El Rahmân'dır.
2/000 Bi ismi el ilâh-i el rahmân-i el rahıym:
2/000 Adı: "El - Rahman", en çok O sevdiği için, severek en çok iyilik eden, en iyi koruyan, kendi benliğine rahmeti yazan, 'O Tek Tanrı'nın (Allah'ın) özdeyişiyledir.
2/163 "ve ilahü küm ilahü(n) vahıd; la ilahe illa hüve "el RAHMAN" el rahıym" 2.163 "tanrınız, tek bir tanrıdır; tanrı (yanılmaz, eleştirilemez güç, ilâh) olarak yalnız "O" vardır; en çok O sevdiği için, en çok iyilik eden, en iyi koruyan, kendi benliğine rahmeti yazan, "el - Rahman" vardır."
Görüşlerimi eleştirinize sunmaktayım:
Arabi yazılımı: "El - ilâh", Türkçe dilinde "Allâh" şeklinde yazılmaktadır. "Allâh": "El - ilâh" demektir; Türkçe dilinde, "O, tek tanrı" anlamındadır; Allâh'ın adı: El-Rahmân'dır.
Bildiğiniz gibi, Arabi dilde, bir sözcüğün baş tarafında "el" takısı gelirse tıpkı İngilizcedeki "the" takısı gibi işlev görür.
Örneğin: A book: Her hangi bir kitap; The book : O tek kitap; bilinen O kitap
Türkçe'de, baş harfi, küçük harf ile yazılan "kitap": her hangi bir kitaptır; fakat baş harfi, büyük harf ile yazılmış "Kitap" ise: bilinen ve tek olan kitap anlamına gelmektedir.
ilâh: Cansız put demek değildir.
İLÂH : tanrı (supreme); yanılmaz, sorgulanamaz, insanüstü yüce güç (İngilizcesi: supreme) demektir.
EL İLÂH: Allâh: Mutlak ilah; 'O Tek Tanrı' (İngilizcesi: The Supreme) Yanılmaz, sorgulanamaz insanüstü tek yüce güç.
Lutfen bakınız, Ayet no: 4/171 ve 28/70 ve 5/73 Allâh; 'O bir tek ilâh'tır. O: bir tek tanrı'dır: O'ndan başka tanrı (ilâh) yoktur.
EL RAHMÂN : Lutfen bakınız, Ayet no: 17/110 El Rahmân: Tanrı'nın (Allâh'ın) adıdır (İngilizcesi: the God)
EL RAHIYM : Lutfen bakınız, Ayet no: 6/12 El Rahıym: Tanrı'nın karakteridir; en çok O sevdiği için, severek en çok iyilik eden; en iyi koruyan, rahmeti kendine yazan(İngilizcesi: the Goodness)
RABB : Bir kul'un efendisidir veya yetiştirilen bir çocuğun ebeveynidir. Özdeyişinin öncelikle dinlenilmesi ve anlaşılması gereken buyruğuna bağımlı hareket edilmesi gereken bir amirdir;
bir efendidir, Rabb. (İngilizcesi: Master). Lutfen bakınız: (ayet no: 12/42; 26/18; 17/24)
SECDE: Bir kişiyi veya şeyi (örneğin: Güneş'i) kendinden üstün görerek; ona saygı göstermek (ayet no: 27/24; 25/60) Allah'a secde etmek ise: Allah'ın özdeyişi'nin (Kur'an'ın) üstünlüğünü kabul etmektir. (ayet 84/21)
ABD: Â'bid, Rabbine bağımlı kişi; Kul. (İngilizcesi: Server)
FITRAT : Ahenkli; dengeli düzen
DİN: Yazılı yasaların geçerli oluşu; hukuk düzeni, medeniyet, kentleşmek
DEYN : Hesap vermek; borc ödemek
------------------------
6/00 bi ismi el ilâhi el rahmâni el rahıym
6/54 ... ketebe rabbü küm Ala nefsihi el rahme
6/12 ... el ilâh-ü ketebe Ala nefsihi el rahme
6.54 (... Rabbiniz, rahmeti kendi benliğine yazdı ...)
6.12 (... Allâh, rahmeti kendi benliğine yazdı ...)
(6/54) rabbü küm : (rabbiniz)
(6/12) el-ilâh-ü (Allâh'tır)
-------------------------
İsra Sûresinin 110 nolu ayetinde; 17/110 Kul: ed'U "el ilâh" ev ed'U "el rahmân" eyye ma ted'U fe le hü: el esmé-ü el hüsné ...(İster "EL İLÂH" ("ALLÂH": O Tek Tanrı) diye çağrı yapın; ister "EL RAHMÂN" diye çağrı yapın; hangi şekilde çağrı yaparsanız yapın, en doğru; en güzel özdeyişler O'na aittir ...
20/98 ... ilâh-ü küm-ü "El İLÂH"; 20/90 ... rabbe küm-ü "El RAHMÂN"; 17/110 ... ed'U "El İLÂH" ev ed'U "El RAHMÂN Buyurulmaktadır; dolayısıyla "El Rahmân": Allâh'ın adı olduğu için
"El Rahmân"a saygı göstermeğe davet etmekte bir sakınca olmamasına rağmen, bazılarının nefretlerinin artabileceği, Furkan sûresi'nin 60 nolu ayetide bildirilmektedir.
25/00 bi ismi el ilahi el rahmâni el rahıym
25/60 "ve iza Kıyle le hüm-ü: escüdü li "el Rahmân"i Kalu: men "el Rahmân"u e n-escüdü li ma te'mürü na ve zade hüm nüfüra"
25/60 "Onlara, "El Rahmân'ın üstünlüğünü kabul ediniz (El Rahmân'a secde ediniz)" denildiği zaman onlar, artan bir nefret duygusu ile şöyle derler: "El Rahmân" da kim?; Senin bize önerdiğini mi daha üstün kabul edeceğiz? (senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz)"
-----------------------
Toplumun ve resüllerin konuştuğu, anladığı "Dil"e ("Lisân"a) ilişkin bazı ayetlerin ve Besmelenin Türkçe diline çevirisi: İbrahim Sûresinin 14 nolu ayeti:
14/0: Bİ İSMİ EL İLÂHİ EL RAHMÂNİ EL RAHÎM:
14/0: Adı: "EL - RAHMÂN" en çok O sevdiği için en çok iyilik eden, en iyi koruyan, kendine rahmeti yazan, 'O Tek Tanrı'nın (ALLÂH'ın) özdeyişiyledir.
14.4; "Nelere dikkat etmeleri gerektiğini onlara tastamam belli etmek ve de birbiriyle çelişkili yorumladıkları konularda iyiyi, güzeli, doğruyu, hakk dini onlara tastamam belli edebilmek için,
gönderildiği toplumun konuştuğu dili konuşan; Allah'ın mesajını, tastamam (ne eksik ne de fazla) belli eden elçileri (resülleri) göndeririz; resül gönderildikten sonra, rehbersiz başı boş kalmağı dileyen kimseyi Allah, rehbersiz, başı boş bırakır; Allah'ın rehberliğini dileyen kimseye Allah rehberlik eder; hakemlik yaparak doğrusunu açıklayan en güçlü mutlak hakem O'dur: "el-Aziz" "el- Hakim" olan O'dur."
Meryem Sûresinin 97 nolu ayeti: 19/97; "O'nu (Kur'ân-ı kerim'i) senin konuştuğun dil ile kolaylaştırdık ki O'nunla (Kur'an-ı kerimle) dikkat edenlere müjde verebilesin; yanlış inancına yapışan bir topluma gerçeği tastamam bildirip onları uyarabilesin."
Duhan Sûresinin 58 nolu ayeti: 44/58; "O'nu (Kur'an-ı kerim'i) senin konuştuğun dil ile kolaylaştırdık ki akıl alabilsinler, akıllarında tutabilsinler,"
Sonuç : Her toplumun, kendi konuştuğu dilin esas alınması gerektiğine göre "Tanrı" denilmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki "T" harfi büyük harf yazılarak "O tek tanrı: "Allâh" anlamı verilmiş olsun.
Bazıları "Allâh" kelimesini isim zannederek isimler tercüme edilmez diyorlar; aslında "Allâh"ın adı: "El Rahmân"dır. "Allâh": 'O Tek Tanrı'; Mutlak Tanrı (El ilâh) demektir.
Ra'd Sûresinin 30. ve 36 ayetleri: 13.30; "(...) el Rahmân: özdeyişini öncelikle dinlemem gereken benim efendimdir (benim rabbimdir) "O"ndan başka yanılmaz, eleştirilemez üstün kişi (ilâh) yoktur. "O"nu en yetkili tek otorite kabul (tevekkül) ederim; ben, boş özdeyişleri dinlemekten yüz çevirip "O"nun özdeyişini dinlemeğe dönüş (tevbe) ediciyim."
13.36; "(... ) öncelikle rabbim olan Allâh'ın özdeyişini dinleyerek Allâh'a kulluk etmem gerektiği bana emredilmektedir; Allâh'a ortak katmamam gerektiği emredildi bana; ben yalnızca Allâh'a çağrı yaparım; dönüşüm de yalnızca O'nadır."
Ben, rabbimin (göklerin ve yerin ve bunların arasında ne varsa, hepsinin rabbi olan Allâh'ın) özdeyişini dinlemeğe öncelik vermez isem doğrusunu bulamayacağım inancındayım.
12.108; "Benim yolum (benim dinim) işte budur; beni ve beni izleyenleri, gerçeği görmek, gerçeği anlamak; basıyret (*) temeli üzerine, Allah'a inanmağa çağıran bir yoldur; Allah, tam bağımsızdır (ortağı yoktur, sübhan'dır); ben, Allah'ın özdeyişine başkasının özdeyişini ortak ederek ortak ettiğinin özdeyişine öncelik veren ortak katıcılardan (müşriklerden) değilim, deyiver."
Lutfen bakınız: 18/15 nolu ayette, gerçeği kanıtlayan bir dayanak (sultan;delil; kanıt) olmadan her söze inanmamak gerektiği bilidirilmektedir.
Kur'an-ı Kerim'e göre iman etmek: Bir dini, varsayım olarak, baştan sorgulamadan, eleştirmeden
benimsemek değildir. İman etmek: doğru olanın doğru oduğunu araştırıp; doğruluğunu kanıtlayan dayanakları görüp doğruluğundan emin olmak demektir. İsrâ Sûresinin 36 nolu ayeti bu konuya ilişkin uyarıları içermektedir.
"Lisân-ı sâdık" (kendi anladığım dilde doğru anlamlı çeviri) olmazsa rabbimin buyruklarını nasıl doğru anlayabilirim.
Lutfen bakar mısınız! Kitap adı: "Atatürk'ten hiç yayınlanmamış anılar" Yazarın adı: Prof. Dr. Yurdakul YURDAKUL, Yayınevi: Truva Yayınları, Sayfa no: 173 "Bir İngiliz İncili'ni İngilizce, bir Alman İncili'ni Almanca okur. Herkes okunan mukabelelerin manasını anlarsa dinine daha çok bağlanır."
Rûm Sûresi'nin 22 nolu ayeti: 30/22: "ve min ayati hi: Halku el semavati ve el erdı ve ihtilafü elsineti küm ve elvéni küm;inne fi zalike le ayati li el Alimi-n" 30.22: "Göklerin ve Yerin yaratılması; dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, Allâh'ın sıradışı kanıtlarındandır: gerçeği tam ve doğru anlayabilen bilim insanları için yukarıda sözü edilen konularda sıradışı kanıtlar vardır."
Ayetlerin, kendi dilime yaptığım çevirisini eleştirinize sunmaktayım; doğru anlamı taşıyan bir çeviri (lisân-ı sâdık bir tercüme) değilse, beni lutfen uyarınız; sizin görüşünüzü de alarak,doğruyu bulmak isterdim; çok teşekkür ederim.
Size yazı göndererek, çok değerli vaktinizi alıyorsam, lutfen beni uyarınız, size hiç gücenmem,
çünkü ben hiç kimseye haksızlık yapmam istemem. İyilik güzellik esenlik barışıklık dileklerimi yinelerim. Saygılarımla... C. Cudi Kitapçıoğlu"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder