6 Ağustos 2013 Salı

SANDIK'LADIĞIMIZ TEK ÇÂRE...

"İnna lillâhi ve innâ ileyhi râciûn"
Güne; Servet Somuncuoğlu adlı yaşı genç, emekleri kutlu bir Türk Bilgesi'ni kaybettiğimiz haberiyle başladım! 

Allah(c.c.) rahmetler eylesin Sevgili Servet.
Demek ki acelen varmış! O yüzden zamanını komaya sokarak bulabildiğin kadar belgeyi, belgeleyebildiğin kadar bilgiyi Milletine kazandırabilmek için olağanüstü gayretlerle koşuşturup durdun!
Allah emeklerini zâyettirmesin. Milletin kültür hazinesine yüklediğin her bilginin, her cümlesi; her cümlenin, her kelimesi; her kelimenin, her harfi sayısının defalarca misliyle sana sevap dileneceğim Çalabımdan...
Seni her hatırladığım ve hatırlattığımda -muhatabım herkesten- sana Fatihalar dileneceğim...
Sana ağlamıyorum Servet'im! Seni çok erken kaybeden Türk Milleti'nin bahtsızlığına ağlıyorum!... Kutlu günlerde, -inşallah- mutlu gidiyorsun Uçmağa...
Önden gidenlere selâmlar götür Servet'im... Ve bendenize de yanınızda bir yer ayır lütfen! 

Allah herkesi, sevdikleriyle haşr'edeceğine göre; sen ve önce giden sevdiklerimiz, Resulullah(s.a.v.) ve Ehl-i Beyt sevdâlıları olduğunuza ve sevdiklerinizle haşrolunacağınıza göre; bana da, bana da yanınızda yer ayırın Allah rızâsı için!...
Türk Dünyasının bilgiye susamış bütün meraklılarının, Türk Milletinin varlığı için gayret eden bütün Türk Milliyetçilerinin, özetle Türk Milletinin başımız sağ olsun...
Servet Somuncuoğlu Kandaşımıza, dindaşımıza, bilgi savaşçımıza Allah(c.c.), cennetlerinden en alasını nasip etsin! El-Fâtiha, âmin...

Halbuki; günlerdir biriktirdiğim millî öfkem ile Silivri'de ölümsüzleştirilerek sancaklaştırılan yaşayan kahramanları anlatarak başlayacaktım güne!
Çocukluğumuzda, gençliğimizde, hatta bir-kaç yıl öncesine kadar Milli Bayramlarda, özellikle TRT'den yayınlanan "Düşman Yolları Kesti" filmindeki düşmanları kıskandıracak mahâret ve şiddetle yollar kesilmişti! 
AKP'nin araç edindiği İleri Demokrasiden memnûn olmayan, AKP'nin mazlûm rolünde yalvararak elde ettiği İleri Demokrat Despotluğa itiraz eden ve mazlûm rolüyle iktidara gelip, tarihin bütün zâlimlerini sollayan AKP Hükümetine, siyasallaştırılmış adâletsizliğe rağmen; sevdiklerimizle buluşup, onlara cesaret ve teselli vermek veya onlardan tesellî almak gayesiyle yollara düşmüştüm!
Keçi can derdindeyken yağ peşinde olan kasaplardan olmamak; millîliğine inanmadığım her hangi bir gruptan sayılmamak için, tek başıma düşmüştüm yollara! Sözleştiğim millîliğine inandığım Türklerle buluşacaktık! 
Basın mensûbu dışında kimseyi almayacaklarını ve yolları kestiklerini, keseceklerini; Devlet bakanları ağzından, Devletin Valileri ağzından söyledikleri için de her hangi bir gruba katılmadan yola çıktım! Sonuçta herkesin hedefi Silivri idi! Gidebilenler, ulaşabilenler orada ister istemez buluşacak, karışacak, kaynaşacaktık!
Olmadı! Başaramadım!
İleri Demokratların kestiği yolları aşamadım!
Gazeteciliğimi, köşe yazarlığımı; yirmi yıldan fazladır, hemen her gün, bir kaç yazımla ortada olmama rağmen ispatlayamadım!
İleri Demokratların engellerini aşarak, bana yüklenmiş iletmekle görevlendirildiğim selamları, "Türk Gönüllerin Paşaları"na iletemedim!
Kalemlerinden başka silahları olmayanlarla, meslekleri gereği hakkını vererek kullandıkları silahlarından ve aldıkları Üstün Hizmet Madalyaları'ndan başka kanıtları olmayanlarla; gururlarıyla oynanmak istenen -resmiyette- Dokunulmaz görünen Millet Vekilleriyle gözgöze gelmeyi bile başaramadım!
Kırk günlük bebekleri Gökçen Kız'la birlikte, beni özel araçlarıyla Silivri'ye ulaştırmaya çalışan Sevgili Betül ve Yaşar çifti'nin, olağanüstü gayretlerine rağmen Silivri'ye ulaşamadım!
Silivri'de "Türk Gönüller Paşaları" ile görüşemeden, gönlümü ayakları altına atarak; dişlerim sıkılı, kaşlarım çatık, yüreğim öfkeli olarak döndüm!
Silivri'den; Allah ile aldatanları, hukûka hukuksuzluk ettirenleri, Milletin kahramanlarını; devlet-millet hâinleri karşısında mağdur duruma sokanları, kıyâmete kadar millî vicdanlarda lânete mahkûm ederek döndüm!
Yolları kesmişlerdi! Sesleri kesmişlerdi! İmkânları kesmişlerdi!
Ama vicdânların, vicdâni kararların önünü kesmeğe; tarihin Nemrûtları ve Firâvunları da gelse, hep berâber işe koyulsalar yine de güçleri yetmez!
Zâlimlerin yukardan aşağı hepsini, Gayretullâh'a havâle ederek döndüm!...
Kaleminden başka silahı olmayan bir mağdurun; "Cezamı müebbete çevirin ama haftada bir kere kızımla görüşmeme izin verin!" şeklindeki bir diklenişi var ki, içimi kanattı! İnsanlıktan nasipsizlerden bu istekte bulunmasaydı keşke ama insandı ve yaptı!
Ve Silivri'de "korkak ileri demokratlar", kendilerini ömürboyu değil, tarih boyu korkuya mahkûm ettiler! 
Biz biliyorduk, korku ve korkaklıklarını, kendileri de tescillediler!
Ama biliyorum ki; korkakların kale görünümlü, "İleri Demokrat Karargâhları", muhabbetle esen bâd-ı sabânın bir sabah Türk'çe demokrat üflemesiyle yerle yeksân olacaktır...
Bana da; mazlûmlara duâ, zâlimlere bedduâlarımla, Müslüman Türk tevekkülü ve kurt sabrıyla beklemek düştü! Beklemeğe başladım bile, Sandığı artık tek çâre diye...
YANLIŞ HESAP, BİR GÜN MUTLAKA DÖNER vesselâm...

Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: