15 Nisan 2017 Cumartesi

"BU FIŞKIYI NİYE YEDİK?"

Ben bu yazıyı yazmaya oturduğumda, 15 Nisan Cumartesi gece yarısından sonraydı..
16 Nisan'a girmiştik yani referanduma saatler kalmıştı.Yandaş ve Havuz Medyanın reklam arası veya sonuçları bildirme programı tanıtımları kurnazlığıyla "Evet" propagandası devam ediyordu! 
Bahçeli tarafından "Başkanlık" ve Referandum Kararı'nın talep edilmesiyle başlayan; heyecanlı, hareketli ve gergin günler yaşadık!
İzmir, Ege ve Akdeniz sahil bölgelerinin öfkesi; Konya-Kayseri ve İç Anadolu'nun küskünlüğü, Erzurum ve yöresinin tarifsiz kızgınlığı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'unun saklanmadan dillendirilen kini ile dopdolu iki ay geçirdik!
AKP' liler ve  "Yavru Muhalefet MeHaPe" lilerin "Evet" dayatması, bu yönde tehditlere varan ısrarcılıkları ve hem AKP' ye hem MeHaPe Genel Başkan ve Genel Merkezine muhaliflerin "Hayır" da inatlaşmasıyla 1950' li yıllardan yaklaşık 60 yıl sonra yeniden birbirine ölümüne hasım çift kutuplu bir ülkeye dönüştük!
Başta Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Atanmış Eş-Başbakan olmak kaydıyla "EVET" çilerin "HAYIR" cılara, "HAYIR" cıların "EVET" çilere en hafif ithamları "İhânet ve Hâin" oldu!
Birbirlerine göre kerşılıklı iki "Hâin" grup, altmış gün çekişti!
Herkes bir şeyler söyledi!
Herkes, birbirini akla gelmez ithamlarla suçladı!
O süreçte ısrarla bir kaç kere hatırlattığım en doğru tespiti, "Yavru Muhalefet MeHaPe" nin kurucu Genel Başkanı'nın oğlu ve eski Genel Başkanlarından Yıldırım Tuğrul TÜRKEŞ söylemişti.
"Bahçeli çok zeki ve kurnaz bir siyasetçidir. AKP' yi referandum tuzağına çekiyor olabilir." demiş ve "7 Haziran’da yüzde 41 alırsın, 1 Kasım’da yüzde 49.5’e çıkarırsın ve mutlak galipsin. Referandumda aynı yüzde 49.5’u aldığında seçimi kaybettin demektir. Referandumu kaybetmek cumhurbaşkanının yasal ve meşru olduğunu tekrar tartışmaya açar." diye devam etmişti...
Bağımsız Türkiye Partisi, Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca kesin bir tavır ile referandum sürecinde "EVET" veya "HAYIR" kampanyaları yapmayıp, yapılan miting ve programlara katılmayıp taraftarlarını vicdanlarıyla baş-başa ve kararlarında serbest bırakmıştı.
Dolayısıyla en huzurlu süreci BTP 'nin II. Kuvay-ı Milliyeci grubu yaşadı diyebiliriz.
Şahsen kanaatimi; "16 Nisan akşamı sandıktan ya keklik, ya da kuş çıkacak! Her ikisi de ürkek olduğu için ilk tıkırtıda pırrr diye uçup gidecek. Olan kutuplaşarak birbirini kırıp-döken millete olacak!" diye açıklamış bu referandumdaki ateşli taraftarlığı da; "Biz abdestli insanlarız. İki ucu b.klu değneğin hangi ucundan tutsak hem abdestimiz, hem de teharetimiz bozulur!.."  şeklinde istihza ile tarif etmiştim...
Sonuç hakkında herkes gibi benim de bir kanaatim var elbette. 
Çok büyük bir ihtimalle yanılmayacağım da ama bu gergin süreci abdest ve teharetimizi bozmadan geçirmemizi sağlayan Prof. Dr. Haydar BAŞ Hocam 'a aleni teşekkürü borç bilirim.
Geçmişte benim de, epey yazarın da anlattığı, bugünleri çok güzel ifade eden bir fıkra geldi aklıma:
Ağa ile Nökeri nahiyeye gidecekler.

Yol uzun. Ağa atlı, Nöker yayan.. Dolayısıyla yolculuk ağır-aksak devam etmektedir. Bir ara at, yavaş yavaş yürürken hem de yellenerek dışkılar!
Atın üzerinde yavaş seyirden sıkılan Ağa, Nökerine:
- Bu at senin olsun ister misin? diye sorar. Şaşırsa da Ağanın ısrarı üzerine; "İsterim Ağam!" der Nöker...
- Atın şimdi çıkardığı fışkıyı ye ve atı al! Der Ağa ve attan iner.
Nöker, gözünü kapatarak bir çırpıda fışkıyı yer! 
Şaka yapıp gülmeyi düşünen Ağa, Nökerin fışkıyı yediğini görünce; şaşırsa da, kızsa da atı Nöker'e verir.
Bu sefer Nöker atlı, Ağa yayandır!
Nahiye'de işlerini görüp geri dönerlerken at yolda yine dışkılar! Bu sefer Nöker Ağa'ya eğer fışkıyı yerse atı ona vereceğini söyler!
Köye döndüklerinde soranlara ne diyeceğini kara kara düşünen Ağa, sevinçle fışkıya saldırır ve o da gözlerini kapatarak fışkıyı yer..
Yine yer değişirler Ağa atlı, Nöker yayan..
Bir ara Nöker sorar;
- Ağam köyden çıkarken bu at kimindi?
- Benimdi..
- Şimdi köye dönüyoruz, bu at kimin?
- Yine benim.. Der Ağa..
Nöker kahkahayı patlatır;
- Peki Ağam, biz bu fışkıyı niye yedik? Diye sorar..
.....
Şimdi ben soruyorum:
Cumhurbaşkanı yerinde, Eş-Başbakan ve Kabine yerinde, Millet vekilleri yerinde...
Yahu biz bu referanduma niye gittik, dünyanın parasını ve emeğini niye harcadık?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: