02 Ocak 2013 günlü bir açık mektubumu paylaşacağım.
Bu mektuba aldığım cevabı; "Tanıdığım Haydar Hoca" başlıklı sohpetimde gönüldaşlarımın bilgilerine arz etmiştim.
Zaman hızlı, ömür kısa..
Mektubun üzerinden dört yıl geçmiş..
"Haydar Hocam'ı sevgileriyle benden kıskananların Allah sayılarını artırsın.." Duâm kabul olunmuş ki vicdan rahatlığım ile bir gönül kırgınlığı yaşıyorum!..
İşin cılkını çıkarmamak için merak eden ve fakîre kıymet veren Gönüldaşlarımın meraklarını biraz da olsa giderebilmek için II. Kuvay-ı Milliye Hareketi saflarına katılış sürecimin başlangıcını, arşivimden çıkardım..
Şurasını açıkça ve altını kalın çizgilerle çizerek belirtmeliyim ki, ömrümün sonuna kadar Haydar Hoca'ya sadakatte kararlıyım.
Ama aralarına katıldığımda mutat düzenlerini bozduğum veya terk ettiğim alışkanlıklarım dolayısıyla rahatsız olduğum için bu yaşıma kadar tanıdığım en cesur kalabalıklarda görünmeyeceğim!
"Kalabalıklar, yalnızlıktan korkanlardan oluşur." tarif ve yorumumla kalabalıklarda yalnızlıktansa, "Kimsesizler Kimsesi" ne sığınarak yalnızlığımın muhteşem kalabalığını yaşayacağım..
Yaşımdan kaynaklı sağlığımda artık eskisi gibi koşup-kovalamaya müsait değil...
Attığım taş da ürküttüğüm kurbağaya değmeyecekse; "Ve tevekkel A'lallah/ Vekil olarak Allah yeter." (Ahzap-3)
"AÇIK ADRESLİ BİR AÇIK MEKTUP
Prof. Dr. Haydar BAŞ 'a...
"Herkes Dost'a yazmış arz-ı hâlini/ Benimkini ülüzgâra yazmışlar!"
Muhterem Haydar Hocam;
Yanlış zamanda, yanlış kapıdan girmeyen hiç kimseye hırsız muâmelesi yapılmayacağı gibi, yanlış kapıyı çalmayan hiç kimseye de kapalı kapı kalmaz zannederim.
Yine zannederim; yanlış zamanda, yanlış apartmanın yanlış kapısını, yanlış anlaşılmaya müsait ısrarcılıkla çaldığım için -sağ olsunlar- kapıyı açtırdıklarım tarafından, yüzüme kapatılmasına sebep oldum!
Size ulaşmak gayretindeydim ve hâlâ aynı düşüncelerle bu açık mektûbu yazmaya gerek gördüm!
Bilirim ki; "Derdini söylemeyen, dermân bulamaz!"
Bilirim ki; "Ağlamayana meme yoktur." Ve çok az sayıdaki Türkçe dörtlüklerinden birini paylaşarak Mevlâna Hazretlerinin halime tercümanlığına müracaat edeceğim.
Hz. Mevlâna, bir Türkçe dörtlüğünde der ki:
"Açılır bahtım kapısı, kapandıkça kapanmaz ya!
Sebepler halk eder Hallâk, kerem bâbın kapatmaz ya!
Benim Hak'ka münacaâtım değildir rızk içün hâşâ,
Hüdâ, Rezzâk-ı Âlem'dir, rızıksız kul yaratmaz ya!"
Hz. Peygamber(s.a.v.)'imizin; "Size uzak yoldan gelmiş olanın önce karnını doyurun, sonra nasihat edin ki sizi dinleyebilsin ve anlasın." öğüdünü de hatırlayarak Size ulaşmaya çalışmıştım!
Fuzûli'nin, Kanûni Sultan Süleyman'a yazdığı meşhûr; "Selam verdim, rüşvet değil deyu almadılar" diye başlayan şikâyetnâmesinden ve "Söylesem te'sîri yok, sussam gönül râzı değil" şikâyetlenmesinden de mülhem, size ulaşmaya çalıştım!
Şimdi de izninizle hem Allah'a ayân halimi size beyân ederken, aynı zamanda fakîre kıymet veren Gönüldaşlarıma da, neden tek kapıyı çalmakta ısrarcı olduğumu anlatmaya çalışacağım!
Saygıdeğer Hocam;
Mezhepler, tarîkatler, cemaatler vasıtasıyla yüzlerce parçaya, fırkaya ayrıştırılmış İslâmiyet gözümüz önündeyken, Vatikan menşe'li "Dinler Arası Diyalog"culara, Pentagon menşe'li "Ilımlı İslâm" diye yeni bir din icat etmek isteyenlere karşı tavrınızı ve mücâdelenizi bildiğim için Size ulaşmaya çalıştım!
Her "Cihat" çağrısının; iki kesimi hareketlendirdiğini veya hareketlendireceğini âcizâne bilirim. Cihat çağrısını duyup katılmak üzere koşan takvâ ehli Müslümanlarla cihâda karşı tedbîr alarak bir araya gelmek için koşuşturan korkak gayr-ı müslimler, eşzamanlı harekete geçerler!
Mücahitlikten müşâhitliğe, müşâhitlikten mütahitliğe geçerek dünyalıklarını ziyâdesiyle yığıp şımaran, kendilerini güç yetmez zannedenlere, Allah ile aldatanlara, mürâilere karşı bir saf oluşturmanın gereğine inandığım; bu uğurda fevrî olarak çırpındığım inşallah malûmlarıdır! Peşpeşe yaptığınız ve çok işe yaradığını izlediğim "Ehl-i Beyt Sempozyumları"nızın yaydığı samimi davete yöneldiğim için size ulaşmaya çalışmıştım!
Türklüğü İslâmla tâçlandırmak, İslâmı Türklükle şânlandırmak yolundaki samîmi yorum gayretlerinizi; "Türk eşittir Müslüman, Müslüman eşittir Türk oğlu Türk" haykırışlarınızı coşkuyla kabullendiğim için size ulaşmaya çalışmıştım!
Abd-i Hû rütbesini bilen ama beşerî zaafları yüzünden günah işlemiş olabilecek herkesi Allah'la başbaşa bırakarak, kimsenin takvâsını ölçmeğe kimsenin yetkili olmadığını belli eden İslâmî tavırlarınızla Muhteşem Türk dediğim Atatürk'ün "Vatan müdafaası ve İslamın muhafazası" yönünde emeklerini kabul ve ısrarla anlatmalarınız yönünde ortak düşüncelerimle size ulaşmaya çalışmıştım!
Toplumların tarihte ve günümüzde iki güçle, Dîn ve Ordu eliyle bir arada tutulmasının mümkün olduğunun farkındalıkla hem dînin parçalanmışlığına itiraz ve müdâhele ederek hem de; II. Cumhuriyetçilerin, Yeni Osmanlıcıların, Ilımlı İslamcıların, Dinler Arası Diyalogcuların, Medeniyetler Arası İttifakçıların, Karen Fogg çocuklarının, Dolma Kalemlerin el birliği ile saldırdığı Türk Silahlı Kuvvetlerine, bir millet evlâdı olarak sahiplenişinizdeki duruş benzerliğimiz sebebiyle size ulaşmaya çalıştım!
Muhterem Hocam;
Doğru zamanda, doğru zemînde, doğru safta, dos-doğruların oluşturacağı mangaların; tehdit veya vaatlerle toplanılmış orduları darmadağın ettiğini bilerek, yine Allah'ın da yardımlarıyla darmadağın edebileceğine inanarak size ulaşmaya çalışmıştım!
Size ulaşabilmek için kapılarını çaldığım, size yakınlıkları bilinen arkadaşlara da ısrarla; "Bir mıh, bir atı; bir at, bir süvâriyi; bir süvari, bir bölüğü; bir bölük, bir orduyu; bir ordu da bir milleti kurtarır." Türk öğretisini hazmetmiş bir Müslüman Türk olarak ve bir nalı sağlamlayacak olan bir mıh mesâbesinde kabûl edilerek safa katılmak istediğimi anlatmaya çalışmıştım!
Ya Müslüman-Türk vakârımdan, ya savaşçı Türk sabırsızlığımdan, ya da şahsî öfke ve heyecanımdan olsa gerek halimi yeterince anlatamamış, niyetimi yeterince açık edememiş olmalıyım ki veya arkadaşlarınızın sizi korumak içgüdüsüyle bana inanmamış olmaları yüzünden size ulaşamadım!
Benim gibi -şükürler olsun- elinde kalemi, medenî cesâret olan ve iletişim sıkıntısı olmayan biri bile bir buçuk aydır size ulaşamıyorsa, muhabbetli diğer insanların size nasıl ulaşabileceklerini de ciddi manada merak ederek ve sorgulayarak bu "Açık Mektup" yoluyla Size ulaşmayı deniyorum!
Savaşın en kızgın ânında safa katılan bir kişinin, topluma vereceği maneviyat katkısını ve savaş ânında bir korkağın safı terk etmesiyle oluşacak paniğin topluma vereceği zararı da okuduklarımdan, dinlediklerimden, hem de bizzat yaşayıp bedellerini ödeyerek kazandığım deneyimlerimden biliyorum ve bu inanç ve tavrımla size ulaşmak için son yolumu deniyorum!
Allah(c.c.)'ın doğrulara yardımcı olduğuna inancımla imanî tevekkülüm ve kurt sabrımla bu müracaatımın şahsınızdan göreceği kabûl veya reddi bekleyeceğim...
Tavrımın profesyonelce olmadığını ama amatörlüğün bütün samîmiyet ve cesâretini taşıdığını takdîrlerinize bırakarak sağlık, huzûr ve başarılarla dolu yeni yıllar dileklerimle... TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ vesselâm! "
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder