29 Aralık 2022 Perşembe

ERZURUM

 Erzurum'u yazmak lazım.

Hem de döne-döne yazmak lazım ama yazmak için de Erzurum'u yaşamak lazım.

Ben, Erzurum'u doya-doya yaşamışlardanım.

Her mahallesinde, her sokağında, her kesimiyle doya doya paylaşarak yaşamışlardanım.

70 yıllık ömrümün bir kesimini Erzurum'da yaşadım.

Eşim Hanım-efendi Erzurum'un köklü ailelerinden birinin çocuğu.

Üç çocuğum da Erzurum doğumlu.

Gençliğimin en heyecanlı, en hareketli dönemlerini Erzurum'da yaşadım.

Namlı-namsız, ünlü-ünsüz bütün Erzurumlularla ünsiyetim oldu.

Dost hanemi sıralamaya kalksam sanırım ilk on sıra Erzurum'dan oluşur.

Sosyal Medyada bazen Erzurum'la ilgili bazı paylaşımlar görüyorum ve her gördüğüm paylaşım benim en az iki-üç günümü alıyor. Paylaşımı tekrar-tekrar izliyorum.

Canımı sıkan yalandan da yalan bazı paylaşımlara anında cevap vermek istiyorum ama kör olası nefsim, mani oluyor.

Kendisinden izin almadan adını veremeyeceğim bir Kadim Erzurumlu Dosttan bahsetmek istedim belki bu sayede, öfkeme muhatap bazı Erzurumlu haksız methedilenlere karşı yumuşarım!

Bu Kadim Dost, gençlik yıllarımızda belki de içimizdeki en yoksul Kardeşimizdi. Ama sonradan Rabbimin yardım ve nasipleriyle erzurum'un en etkili iş adamlarından biri oldu. Hâla bu konumunu korur.

Bu Kadim Dostumuz, Erzurum'un en isimli Cağ Kebapçılarından birinde bir hesap açtırmış.

Olur ya dışarıdan bir Erzurum sevdalısı konuk gelirse, o konuk sahibi, konuğunu alarak çağırdığı arkadaşlarıyla birlikte o Cağ Kebapçısına giderler. Yer-içerler ve kalkar giderler.

Ay sonunda o kadim Dostumuz İş adamı gelir, hesabı ister ve kimin, kimleri konuk ettiğini sormaya bile gerek duymadan hesabı öder gider.

Sanırım mertliği ile dillere destan ezurumun sonradan görmeleri, bu ganî gönüllü Erzurum Çocuğunu hep görmezden gelir, hatta bazen çok insafsızca yargılarlar!

Ben de uzaktan izlerken bile tahammül sınırlarımı zorlayarak bu olanları dişlerimi sıkarak izlerim.

Erzurum'la ilgili o kadar çok anım var ki, nereden, neresinden başlayacağımı inanın bilemiyorum.

Bütün dezenfarmasyona, bozulumuna rağmen hâla Erzurum'u güzelleştirmeye devam eden Kadim Dostlarım var.

Her birinin varlığı ile ayrı ayrı müftehirim.

Her birine ayrı ayrı en kalbi selamlarımı gönderirim.

Bir zamanlar, aklıma estikçe o kadim dostlarımı arar, hal-hatır sorardım. Onlar da yaparlardı sağ olsunlar.

Son zamanlarda bu aramalar yok denecek kadar azaldı maalesef.

Suçu kendimde aradım sessizce.

Çünkü hayatım boyunca hiç dostlarımı suçlamaya tenezzül etmedim.

Hak etmedikleri şekilde övgülere muhatap bazı Erzurumlular, Erzurum'un efsane isimleri hakkında bir -iki kere yazılar yazdılar. Bıyık altı gülümseyerek okudum.

Allah razı olsun ki yazmışlar.

Ama onlar, o yazdıkları efsane kişilikleri -Vallahi- tanımaz-bilmezlerdi...

Mesela Rahmetli Abığı (Selami Türkmen)i, kim benim kadar tanımıştır?

Yaşadığı müddetçe evim eviydi, evi evimdi.

Ne ben Erzuruma gittiğimde, ne de o benim olduğum ile geldiğinde asla otele gitmedik.

Benim bütün sırlarım Rahmetli ile öteye gitti. İnşallah onun bütün sırları da benimle gidecek.

Bir başka özel Erzurumlu Doğunun Başbuğu Ağabeyimiz Yılma DURAK'ı kim benim kadar tanıdığını-sevdiğini söyleyebilir?

Hayatımın her evresinde ve tam da merkezinde olmuş bir Ağabeyim.

Yanlışlarını doğrum sayabilecek kadar karakterine tabiyim.

Bu muhteşem karakter hakkında da olur-olmaz tezviratları görüyor, öfkeyle dişlerimi sıkıyorum.

Son zamanlarda emekliliğin verdiği boşluktan da olsa gerek ki maziyi sık-sık gözlerimin önünden geçiriyorum.

Anlatılabilecek bazı şeyleri, çoğu mürur-u zaman uğradığı için anlatmayı düşünüyorum.

Galiba anlatacağım da...

Kimlerin ne ayıplarını biliyorsam kalıcı olsun diye yazarak tarihe şerh düşeceğim.

Bu düşüncelerime sebeplik eden Kadim Dostlarıma tekrar tekrar selam ve dualarımı göndererek...

Selâm, sevgi, duâ....

Mustafa ASLAN


Hiç yorum yok: