Dr. Bahattin ERGEZER, bir devre imza atan, bir devrin Köşe Taşları olmayı başaran bazı mümtaz şahsiyetleri gördüğü yerden anlatarak tarihe tanıklık yapmış, Allah razı olsun..
Takip edebildiğim kadarıyla Lokman Abbasoğlu, Ali Güngör, Ali Batman, Yılmaz Saka-Süleyman Koçel, Muhsin Yazıcıoğlu, Selim Kaptanoğlu, Nermin Öztürk-Fatma Çolakça'yı anlatmıştı... Ölenlere rahmet, diğerlerinin tamamına sonsuz selam olsun..
Nermin Öztük ve Fatma Çolakça'ları gıyaben biliyorum şahsen tanımadım ama en yakınları kadar tanıdığıma da eminim..
Dün de Doğunun Başbuğu Yılma DURAK'ı anlatmış...
Kaç kere okudum bilemem.
Bu anlatımı bir "beğen" tıklaması veya kısa bir yorumla atlayamadım, atlayamazdım.
Çünkü bütün tanıyanlar zannederim aynı kanaattedirler ama ben Yılma Ağabeyim'i çok iyi tanıyanlardan olduğuma ve bana kendini tanıma şansı verdiklerinden olduğuma inananlardanım.
Dr. Bahattin Ergezer Hoca, tanıyarak gördüğü Doğunun Başbuğu'nu anlatmış; ben ise bilerek tanıdığım Yılma Ağabeyim'i anlatmaya niyetliyim...
Baştan söylemeliyim ki; -tabi bence- Yılma DURAK anlatılamaz ancak yaşanır.
.......
Minik Dev Adam YILMA DURAK
Babası Rahmetli; Yılmaz değil Yılma diye okumuş adını Ezan-ı Muhammedî ile kulağına ve O da, adına layık olmuş, adına layık yaşamış ve asla yılmamış. Yorulmadan, bıkıp-usanmadan, yılmadan çile çekmenin ve sabır ve tahammülün yaşayan Eyyûb'u olmuş...
Yılma Ağabeyim'den bahsedeceğim, benim için çok zor!
Adı ve soyadıyla müsemma ve fikrî hasımlarının taktığı sonradan sıfatlaşan lakabıyla Doğunun Başbuğu'ndan bahsedeceğim.
Saçının telinden, tırnağının ucuna kadar bütün bedeni yürek olan, bütün bir bedende yürekçe, yüreklice atan bir karakter abidesi..
Tanıdığını zanneden bazıları, bu Ülkü Devi'ne cüssesinden dolayı ufak-tefek derler! Ben de onlara; "Siz hiç bu büyüklükte bir yürek gördünüz mü?" diye sormak isterim...
O'nun hakkında, lehinde ve aleyhinde seven-sevmeyen, tanıyan-tanımayan çok kişiler bir şeyler söylediler, söylüyorlar, söyleyecekler..
Ama ya O?
Ama O; aleyhinde konuşanlar hakkında hiç kimseye -hatta en yakınlarına bile- aleyhte tek kelime konuşmadı! Kendisi konuşmadığı gibi kimseyi de konuşturmadı.
O, hiç kimseyi beşerî zaaflarından dolayı ayıplamadı ama O'nun hükmünün geçtiği yerlerde beşerî zaafı bilinen hiç kimseye yetki verilmesine izin vermedi!
Meselâ ben, korkunun beşerî ve fıtratî bir özellik olduğunu ve asla ayıplanmaması gerektiğini Yılma Ağabeyim'den öğrendim.
Gerçek cesaretin, korkan arkadaşın korkusunu perdeleyecek şekilde atılmak, saldırmak olduğunu da O'ndan öğrendim..
Ben susmayı Yılma Ağabeyim'den öğrendim.
Hayvanların her birinin bir tek işi mükemmel yapmak üzere mükemmel yaratıldıklarını, insanın eksik olduğunu O'ndan öğrendim..
Yaratılıştan eksik olduğunun farkında olanların, birbirinin eksikliğini fâş etmektense tamamlamaya çalışması ile gerçek manada cem olmanın, cemaat olmanın, teşkilat olmanın mümkünlüğünü Yılma Ağabeyim'den öğrendim..
Ben; "Eksiğim varsa insanlığımdandır, insanlığınıza sığınırım!..." şeklindeki muhteşem özür üslûbunu O'ndan öğrendim..
Terk edilmemeyi isteyen herkesin terk etmemesi gerektiğini ve terk etmemenin yolunu öğrenmek isteyenlerin Bütün bedeniyle yürekçe vuran dev yürekli Ülkü Devi Yılma DURAK'ı gerçekten öğrenerek tanımaları gerektiğine inanırım...
Devlete sadakati, Millete fedailiği merak edenlerin Yılma Durak'ı dinlemeleri, millî doğruları O'ndan öğrenmeleri gereğine inanırım..
Çünkü Babası Rahmetli O'na Yılmaz değil YILMA adını vermiş..
O da yılmamış, yılmıyor...
Allah canına sağlık, ömrüne bereket versin..
Böyle müstesna bir karakter abidesiyle tanışmamı, kaynaşmamı, dostluğu nasip eden Allahım'a sonsuz şükürler olsun...
"Felek yuvasını târ u mar koysun
Her kim ki dostuna hiyânet eyler." (Kars yöresi anonim halk türküsü)
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder