Kıymetli ve kadirşinas okurlarım!
Başta Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hürmetli Prof. Dr. Haydar BAŞ Hocam olmak kaydıyla yıllardır yazdığım her yede beni takip eden siz vefalı okurlarıma ve yaklaşık 4,5 yıldır Yeni Mesaj Gazetesi'nden beni takip eden Gönüldaşlarıma merak edilen bazı hususları açıklamam gerekiyor.
19 Temmuz 2017 tarihi itibarı ile SGK'dan emekli'liğe hak kazandım.
Artık; "Allah'dan can sağlığı, Devlet'ten emekli aylığı bekleme" hâlet-i rûhiyedeyim Elhamdülillah.
Resmi prosedür gereği, SGK'dan emekli olabilmek için çalıştığım Yeni Mesaj Gazetesi'nden ayrılmam gerekiyordu. Gazete Yönetimi ile görüşerek bu işlemi yaptık.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde 21. 01. 2013 tarihinde; "Eksiğimizle Selâm Olsun" başlıklı yazımla başlayan yazı maceram da böylece resmen sona ermiş oldu.
Bu arada Fakîri Sosyal Medyadan takip eden Dostlarım ve Gönüldaşlarım hatırlayacaklar ki; yakın bir geçmişte, birisi Kardeşim olmak kaydıyla 45 gün içerisinde üç cenazem oldu! Onlara da, cümlenin geçmişine de Allah rahmet eylesin.
Yine sosyal medyadan duyurduğum kendi hastalık hallerim oldu. Şimdi iyiceyim Elhamdülillah. O sıkıntılı ve çileli günlere de, bugünlere de şükürler olsun.
Haydar Hocam'ın sosyal medya takip etmediğini, cep telefonu kullanmadığını biliyorum. Gazeteden ve Parti mensubu yetkili arkadaşlarımdan, sosyal medyayı takip edenler cenazelerim ve hastalığımı -zannederim- Hocam'a duyurmadılar. Aksi halde Hocam'ın fakîrin sıkıntılarına -hele cenazelerime- ilgisiz kalacağına asla ihtimal vermem.
Hocam'ın Parti Genel Başkanımız olarak yakın geçmişte İzmir'de yaptıkları toplantıyı, ben de duyurmuştum ama gerçekten hasta olduğum için toplantıya da katılamadım! Benim hastalığımı evde bizzat gören yetkili arkadaşlarımız vardı!
Hocam'ın beni sorduğuna eminim ve halimin söylenmediğine de inanmak istiyorum!
Nezaketini ve Sevgi Üretimhanesi Gönlünü bildiğim, bu yüzden de; "Gönül Adam" diye hitap ettiğim Haydar Hocam'ın, hiç bir yakınının sıkıntısına bigâne kalacağına asla ihtimal vermedim, vermem!
Fakiri tanıyanlar ve yazılarımdan takip edenler; "Ömrümün sonuna kadar Haydar Hocam'a sadık kalacağıma" söz verdiğimi hatırlarlar. Sözüme sadığım. Bu yaştan, bu saatten sonra; kargadan başka kuş tanımam, Haydar Hocam'dan başka da Parti Genel Başkanı...
Mazimle günüm ve mensubu bulunduğum camia ile köprülüğü zaten gönüllü olarak üstlenmiştim. Hâlâ aynı düşünce ve tavırdayım..
Bağışlayın! Bunları neden mi açıkladım?
Siz kadirşinas okurlarımın bana özelden sorduğunuz -cevapladığım veya ertelediğim- sorulara, yeterince ve tatminkâr bir cevap vermek için..
Ayrıca; yaşım ve dolu-dolu yaşadığım mazim sayesinde, ateşli taraftarların Lideri veya Genel Başkanı -çocukların ana-babalarını kardeşlerinden kıskanma safiyetinde- bazı rahatsızlıklar da yaşadım maalesef ama bu konularda deneyimli olduğum için, fırsat bulduğum her ortamda; "Allah Haydar Hocam'ı benden kıskananların sayısını birse bin etsin, artırsın.." diye dualar ettim.
Duyguların hâlâ aynı. Haydar Hocam'ı benden kıskanacak kadar seven gönüldaşlarıma asla-kat'a kırgın falan değilim ama bazı hallerine elbette kızgınım!
20 Mart 2017 tarihinden beri, Gazete Yönetimi ile konuşarak yazı göndermiyorum. Bu yazımı Gazeteye de göndereceğim. Yayımlayıp yayımlamamak elbette onların ihtiyarında.
Gazetede yazmaya ve maaş almaya devam etseydim, bu yazdıklarım yağcılık-yalakalık diye algılanabilirdi ama artık Gazete'den emekli oldum ve gönlümün sadakatiyle Haydar Hocam'a can sağlığı ve ömrüne bereket duâ ve dileklerimle -galiba- yüzümün akıyla bu sayfayı da kapatmış olacağım...
Haydar Hocam'a, sevdiklerine ve sevenlerine sevgim daha da artarak devam etmek kaydıyla tabi...
///////////
DEĞERLİ YALNIZLIK..
Aylar sonra klavyemin başına oturmuşken bir-iki kelam da edeyim izninizle:
"Demokrasi gereken durakta inilecek olan bir araçtır. Geç kalan yer bulamaz." Tarifini Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı'ndan öğrenmiştim.
Ülkelere, yönetim şekillerine ve dîni inançlara göre uygulama farklılığı gösteren, Batı icadı demokrasiye inancım olmadığı için, samimiyetle söylemeliyim ki bu tariften pek rahatsız değildim ama Erdoğan'ın bu tarifini bî-hakkın uygulayarak lokomotifinde makinist olarak oturduğu İleri demokrasi Trenine, herkesten önce koşup yer kapanlardan ise hep şüpheliydim!
Doğduğu Erzurum'da, "Tehcir artığı" birisi olduğunu yıllardır duyduğum FETÖ ele başı Fetullah Gülen aleyhinde, arşivimde onlarca yazım var ama bugün, Müslüman Türk ahlâkı ve Devletime güvenim gereği, mahkemelere intikal ettiği için ne hakarete, ne de herhangi bir sıfat takmaya tenezzül etmem!
Türkiye'de "Hizmet Grubu A.Ş. Ceosu" adıyla başlatılan; "Dinler-Arası Diyalog" adlı din-dışı tezi, duyulduğu ilk andan itibaren reddeden, 2001 yılında bizzat Sayın Cumhurbaşkanı'nı -daha belediye başkanı iken- 5 (beş) saatlik kahvaltı sohbetlerinde uyaran, Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın ferâsetine, besâretine ve cesaretine saygımı ifade etmeden geçemem.
Bir Haçlı Projesi ve ABD uygulaması olan Dinler-Arası Diyalog 'un gerçekleştirilmesi için lazım olan parti kuruluş aşamasında, Haydar BAŞ Hoca'ya yapılan teklifi ve O'nun; "Benim parayla satılacak ne imanım, ne de bir karış Vatan toprağım yoktur." tavrını da, bir daha açıklayarak tekrarlamaz ve alkışlatmazsam da eksiklik olur.
15 Temmuz 2016 Cuma Günü; Devletimiz, Hükumetimiz, Vatanımız ve Milletimiz büyük bir badire atlattık.
Henüz tehlikenin geçip-geçmediğini, milletin çoğunluğu gibi Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanının da bilemediği ve emin olamadığından, meydanlarda Demokrasi Nöbetleri tutuldu.
Partizan bir gösteriye dönüştürülen, AKP'ye yakın bazı STK'ların ve Belediyelerin verdiği hizmetlerle toplu pikniğe dönüştürülen, bu nöbetlerden sıkıldığımı ifade etmiştim.
15 Temmuz Kahpe kalkışma tarihinden beri; taraflı-tarafsız, yandaş-muhalif yayın organlarında ve medyada, ağız birliği ile Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanının yalnızlığından bahsediliyor.
Ben de aynı kanaatteyim!
Yerel, Yaygın ve Millî olmak üzere üçe ayırdığım Basın-Medya Gruplarından Millî tarafta olan bir muharrîr/köşe yazarı olarak, ahlakım ve mesleğimin verdiği hakla ben de Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan'a -malum sebeplerden gecikmeli de olsa- sesleneceğim:
Sayın Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı!
Malumları olduğu üzre zirveler, bir kişiliktir.
Dolayısıyla zirvedeki kişi, yalnızlığa mecbûr ve mahkûmdur!
Siz de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin zirvesinde, yalnızlığa ve tek başınalığa mecbursunuz. Konumunuzun farkındalığını, 15 Temmuz'da uçağınız havalandıktan sonra, nereye gidileceğini pilot dahil hiç kimseyle paylaşmamakla gösterdiniz ki bu tavrınızı, şahsen alkışladım...
Sayın Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı!
Bu kahpe-kalleş kalkışmayı engelleyen Milleti, lütfen dikkatle inceleyiniz.
Göreceksiniz ki, bu kalkışmayı engelleyenlerin ezici çoğunluğu Sizi sevenler değil, "Hizmet Grubu A.Ş. ve Cosu" nun, Ordu, Emniyet ve Devlet kadrolarındaki paralel yapılanmasına kızan millet kalabalığıdır.
Sizi ve sizden önceki iktidarları da kandırarak elde ettikleri imtiyaz ile dünyanın her yerinde Devlet kefaletinde hareket ederek, çok güçlü yayıldılar ma'lesef!
Ve bunlar, bin-bir suratlılar!
Bunları her herde, her kılıkta görmek mümkün!
Yağmurda ve güneşte şemsiyeli, plajlarda bikinili, soğuk ülkelerde şayak paltolu; bukalemunca renksiz ve kimliksiz kişiler bunlar!...
Tarih boyu, Nakşîlerin yaptıkları gibi bunlar hep iktidardan yana ve hep iktidarı isteyen kalleşlikle var olan, Allah ile Aldatan din tacirleridir!
Bunlar; Rahmetsiz Netekim Generale de, Rahmetli Özal'a da, Demirel'e de, Karaoğlan'a da, Erbakan'a da, Türkeş'e de, Yazıcıoğlu'na da ve her devrin kudretlilerine mutlaka yakın olmuş, her birine methiyeler dizip onlardan methiyeler almayı başarmış mürâilerdir...
Sayın Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı!
Bu mürailerin veya bin-bir suratlıların, günlük yaşamda hiç kimseyle problemleri yok gibidir! Hiç bir şahıs ve fikirle bırakın kavgayı, münakaşaları bile duyulmamış tuhaf, köşesiz, yuvarlak bir halkadır!
Bu Allah ile Aldatan güruh, yıllarca Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca ile kavgalı idiler ve son zamanlarda ise sadece Sizinle kavgaya girdiler..
Bu, Sizi yalnızlığınızdan dolayı zayıf zannettiklerinden olabilir mi?
Sizi; en yakınınıza kadar soktukları siyasi veya bürokrat elemanları sayesinde kontrol edeceklerini veya size ummadığınız bir anda çelme takabileceklerini zannetmelerinden olabilir mi?
Dün; kürsülerde, meydanlarda ve ekranlarda coşkuyla övenlerden bugün ağız dolusu sövenlerin, o şedîd-şerîr gurubun en kıymetlileri olduğunu, hatırlatmamıza gerek var mı?
Bu renksiz-gölgesiz karaktersizlerin hâlâ sizi aldatmakla meşgul olduklarının farkında mısınız?
Millî Muharrirlerin/Köşe yazarlarının meselâ benim; Sizi, Sizin şahsınızda ailenizi ama hepsinden önemlisi temsil ettiğiniz Makamı yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanlığını korumak iç-güdüsüyle direndiğimizi ve böyle düşünen milyonların farkında mısınız?
Sayın Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı!
BRICS Ülkeleri' yle, meselâ Rusya ile görüştüğünüzde Putin 'e; bir-kaç yıl önce 10 dolar olan asgari ücreti hangi yolla 2.000 dolara çıkardıklarını, vatandaşlarına sosyal yardımları hangi ekonomik sistemi uygulayarak verdiklerini sorar mısınız?
Size; "Sosyal Devlet-Millî Devlet Projesi" nden, "Milli Ekonomi Modeli" nden ve DUMA 'da 5 saat süren Prof. Dr. Haydar BAŞ konferansından bahsederler, eminim.
Sayın Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı!
2001 senesinde İstanbul'da 5 saat dinlediğiniz ama yakınlarınıza kadar sokulan bu şedîd-şerîr din satıcıları yüzünden, tavsiyelerine uymadığınız Haydar Hoca 'yı, en az Rusya kadar dinlemenizin, tek ve gerçek Millî Görüş olan sistemleri uygulamaya koymanızın Vallahi tam zamanı!
Zirvedesiniz, dolayısıyla yalnızsınız!
"Kimsesizler Kimsesi" ne teslim, Ehl-i Beyt Dostu, ehl-i îman Haydar Hoca 'ya kulak verirseniz siz de, zirve yalnızlığınızı, Âdil Beşerî Kudret' e dönüştürebilirsiniz.
Gerçek, "Değerli Yalnızlık" Vallahi budur.
Aksi halde korkunç yalnızlığa ve yalnızlıktan korkmaya mecbûrsunuz...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder