Atalarımız; "Kötüden örnek olmaz!" derler ama Mevlâna, Ataların aksine; "İyiyi kötüden, güzeli çirkinden, acıyı tatlıdan öğren.." diye öğütler!
Kötüyü göremeyenin, iyiyi görme şansı sıfırdır!
İyiyi göremeyen, güzeli fark edemeyen, acıyı tatmayanın; kötüyü, çirkini, tatlıyı olağan saymaktan başka çaresi kalmamıştır!
Bir kötünün, kötüyü uygulamasından bahisle birazcık da olsa ayıkmayı-ayıktırmayı deneyeceğim.
"Stalin'in Tavuğu" diye siyasi bir söylem vardır.
Bilenler biliyor da bilmeyenler için anlatmayı deneyeceğim:
"Stalin, Komünist Parti ileri gelenleri ile içki masası kurar.
Bir yanda geçen yüz-yılın en faşist komunisti Stalin; bir yanda Stalin'e yakın olma uğraş ve yarışındaki yalaka karakter fukaraları!
Benzer karakterli renksizler Faşist Hitler 'in, Mussolini 'nin etrafında da vardır..
Stalin'in masasında peş peşe içilen Votkalarla kafalar kıyak(!)laşır.
Stalin elindeki çatalla önündeki boş votka şişesine vurarak herkesin dikkatini üzerine toplar ve:
– Halkın yönetime kayıtsız şartsız itaati ve liderin her dediğini onaylaması nasıl sağlanabilir? Diye bir soru yöneltir.
Tamamı sarhoş Polit Büro üyelerinin her biri bir cevap verir.
Kimi sertlik ve disiplin önerir, kimi adalet ve eşitlik..
Kimi sürgün ve hak mahrumiyeti, kimi kurşuna dizme..
Kimi demokratik açılımlar, kimi toplu katliam gibi öneriler yaparlar.
Stalin, bütün konuşulanları dikkatle dinler ve karşıda hazır bekleyen Kızıl Ordu muhafızına:
- Çabuk bana canlı bir tavuk getirin! Emri verir.
Derhal tavuk getirilir ve Stalin’e verilir.
Stalin, bağırtarak-ciyaklatarak tavuğun tüylerini-teleklerini yolmaya başlar! Tüy ve teleklerini yolduğu tavuğu, cascavlak odanın ortasına atar;
– Şimdi izleyin! Der.
Zavallı tavuk can havliyle dışarı kaçar, soğuktan titrer, geri döner.
Masaların altına girer, duvar diplerine koşar, tüysüz vücudu kanatları yara bere içindedir...
Şömineye yaklaşır tüysüz derisi sıcağa dayanmaz!
Çaresiz tavuk, kendisine en çok tanıdık gelen Stalin’in bacakları arasına sığınır!
Stalin, bir avuç yem alıp tavuğun önüne atar.
Stalin’in elinden yemlenen tavuk artık o nereye yönelse ardından takibe başlar.
Olanları hayretler içinde izleyen Polit-büro üyelerine dönen Stalin, gevrek gevrek gülerek:
- Gördünüz mü? Diye sorarak devam eder:
- Halk dediğiniz zavallılar, aynen bu tavuk gibidir. Tüylerini yol ve serbest bırak. Sonra bir avuç yemle istediğin gibi peşinden koştur! Der..."
Şimdi İleri Demokrat Yeni Türkiye'de; siyaset yapan veya yaptıklarını iddia eden bütün partileri; partilerin genel başkanlarını ve genel başkanların yağcı-yalaka yakın-kurmaylarını hatırlayıp, Stalin'le mukayese edelim mi?
Siz de benim gibi hayret ettiniz mi?
Maalesef; Milli Devletleri bölüp-parçalayıp-yutmak için icat edilip, gelişmekte olan veya geri kalmış ülke ve toplumlara zerk edilen; uygulanan bölge ve uygulayan kişiye göre değişen, sadece baskın karakter etrafında kümelenen yağcı-yalakaların değişmediği Demokrasi adlı HIV Virüsü sayesinde yapılanları görerek, siz de şaşırmadınız mı?
Millî bir karakterin, üretip uygulamadığı hiç bir sistemden, millî çâre çıkmaz!
Yani; Türk, Türk'ü korumazsa Tanrı Türk'ü korumaz!
Yani toplum; ben 'likten, sen 'likten, O 'luktan vazgeçip BİZ 'leşmeden; yani sağcı ile solcu, dindar ile laik, halkçı ile milletçi; Vatan-Millet-Devlet çıkarlarında fikir birliğine varmadan; içimizden hep Stalin karakterli baskın kişiler çıkmaya ve "Halk denilen zavallılar, tüyleri yolunup serbest bırakılarak bir avuç yemle.." peşlerinden sürüklemeye devam edecektir!
Ve bu insafsızlığın, zalimliğin tek suçlusu, yolunmuş tavukluğu kabul eden; önce 36 etnik parçaya ayrılıp, sonra yolunup cas-cavlak ortada bırakıldıktan sonra; "Asil Türk Milleti" diye yemlenen halklar(!)dır!
Bu, 2017 yılı Nisan ayında; "Tek millet dediysek Türk milleti demedik!" diyen zâtın, 15 Temmuz 2017 günü, bütün telefonlara gönderdiği; "Türk Milletinin değerli evlatları. ... Şerefli Türk milleti demokrasine ve huzuruna sahip çık. Türk milletini sindireceğini düşünen bu dar kadronun hareketine karşı sizleri sokağa ve milletinize sahip çıkmaya çağırıyorum. Devletine milletine sahip çık." mesajı ile halk(!)lara yolunmuş tavuk muamelesinin pervasız bir uygulamasıdır..
"Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı,
Türk'üm; bu ad her unvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk Milleti bölünmez bütündür."
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder