10 Ağustos 2017 Perşembe

ANTİ-DEMOKRAT BİR DEMOKRAT!

   Bugün, anti-demokrat tavrımla demokratlaşacağım!
   Atalar; "Söz ortanındır, kim üzerine alınırsa ona kalır." Demişler..
   Dolayısıyla -özellikle son İleri Demokrat uygulamalardan sonra- en kaçamak sözler, ortaya söylenmeye başlandı!
   İslamcı, Dinci, Yeniden Osmanlıcı, Yeni Türkiyeci İleri Demokratların demokratik uygulamaları sayesinde, Hz. Peygamber (s.a.a.) 'in; "Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin. Bu da imanın en zayıf derecesidir." Emrine uyarak îmanın en zayıf derecesi ile mücadele edenler çoğaldı!
   İleri Demokrasi sayesinde; akıllılığın yerini kurnazlık; cesâretin-ataklığın yerini, eyyamcılık-günü kotarmacılık aldı!
   Elbette hayatın ve dünyanın en doğru işi; doğruyu kendimizin söyleyip, doğruları kendimizin yapmamızdır ve ama elbette doğruyu kim söylerse söylesin, doğru doğrudur..
   Şahsen demokrat olmadığımı defalarca yazmış-söylemiş bir Türk vatandaşım.
   Demokrasi denilen, -Millî/Ulus Devletleri bölüp-parçalamak için Batı'nın icad ederek zerk ettiği- Bölücü HIV Virüsü ile aşılanmayı akıllıca bulmam!
   İslâm'a göre bütün Peygamberleri ve Semâvî kitapları kabul etmek nasıl îman gereği ise bu düşüncemi söylemek de; akılla eşref-i mahlûkat ilan edilen insanlığımın gereğidir.
   Tarihin ve dünyanın Devletli Milletlerinin ilk sırasında yer alan Türk Milletinin; İslâm öncesi Kurultayları, İslâm sonrası Meşveret'leri vardır. Bu Kurultay veya Meşveretlerde mutlaka milletin yararına çareler aranır, kararlar alınırdı.
   Yazısız ama çok geçerli Hayat Kuralları/Yasaları vardı.
   Meselâ; "Ayıp!" vardı.
   "Ayıp" o kadar etkili bir caydırıcı idi ki, ayıptan korunmak için sakınan insanlar günaha zaman bulamazlardı!
   Türk Yurdunda, yoksulluğu suç sayacak kadar, ileri-insancıl-toplumsal kurallar ve yaptırımlar vardı.
   "Ayıp" o kadar güçlü bir caydırıcı idi ki, harama ayrılacak zaman bulunamazdı!
   Türk Töresi ile adalet ve asayişin sağlandığı ülkelerde, huzur vardı!
   Yollar emîndi.
   Yolcular yoldan emindi.
   Ayıp boyutunu aşan davranışlar hukuken suçtu ve mutlaka caydırıcı etkili ceza ile tecyîz olunurdu!        
   Suçun cezasını görenler, ibret alır suçtan sakınırlardı!
   Yalancıya tanıklık yaptırılamazdı!
   Devletine, milletine, ordusuna ihanet edenlere asla itibar edilmezdi!
   Hırsızı, arsızı, yalancıyı, namussuzu toplum öylesine tecrit ederdi ki; ne selamlaşacak, ne konuşacak, ne de bir ihtiyacını karşılayacak kimse bulamazlardı!
   Ya cürümleri ile baş-başa sessizce ölüp giderler, ya da o mahalli terk ederlerdi!
   Bütün bu yaptırımın sadece bir yasası vardı: AYIP...
   Şimdi günümüz Yeni Türkiye'sinde; ayıp yok!
   Ayıp olmayınca, utanmak diye bir kavram yok!
   Demokrasi denilen HIV Virüsü sayesinde; "Ne kadar büyük olursa, inanan o kadar çok olur.." galatı ile "Yalan" ve "Yalancılık", ilm-i siyâsetten sayılır oldu!
   Meselâ;
   Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı'nın; "Niçin İstanbullular hafta sonu CHP'li belediyelerin olduğu ilçelere giderler?" sorusu ile CHP' lilerinin yönetim başarısı anlatılmak istenen cümleyi; "Hafta sonu tatilini geçirmek isteyenleri, CHP'li belediyelerin yönettiği yerlere davet ediyor!" diye değiştirerek kullanmasından şahsen çok rahatsız oldum, hatta O'nun yerine utandım!
   Devlet yönetiminde Yasama-Yürütme ve Yargı, Başkent Ankara'da olmasına rağmen Kılıçdaroğlu 'nun Adalet Yürüyüşü' nü, Ankara'dan İstanbul'a yapması da; "Herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine.." gibiydi!
   Ama yine de, çok zahmetli ve büyük bir yalan olduğu için, inananlar da tahminlerden çok fazla oldu ve kendi yalanına değil muhalefetin yalanına gösterilen rağbet Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı 'nın sinirlerini alt-üst etti, dengesini bozdu!
   İşte tam da bu sırada  ben de bir karar aldım: 
   Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı' nın; "Demokrasi gereken durakta inilecek bir araçtır. Geç kalana yer kalmaz." tarifi ile ne olduğunu öğrendiğim AKP İleri Demokrasi Aracı'na binmeyi deneyeceğim!
   Bana yer vermezler biliyorum ama binemezsem de yıllarca küfrederek bir yere verdiğim oyumu bu sefer; "Hayra tevil olunsun" duâlarımla AKP'ye vereceğim!
   Demokrat olmadığımdan olmalı ki, bugüne kadar oy verdiğim parti/ler hep muhalefette ve marjinal tarifinde kaldı!
   AKP'den milleti kurtarabilmek için çok uğraştım, gücüm yetmedi! 
   Sonunda; "Gereken durakta inilecek araç" olan Demokrasi Tramvayının Vatmanını direksiyon başında konuşturarak, kaza yaptırmayı deneyeceğim!
   Biraz psikopatça oldu biliyorum ama Vallahi çok İleri Demokratça bir birey davranışı!
   Demokrat olmayan, demokrasiye inanmayan birinin demokratlığı da ancak bu kadar olur!
   Eğer kaza yaptırmayı başarırsam, her kazandığı seçimden sonra, partisine oy vermeyenleri öteleyen, aşağılayan hakaretler eden Demokrasi Treni/Tramvayı/Aracı makinistinden-vatmanından-sürücüsünden özür de dilemeyeceğim!
   Hadi duâ edin, ben ölmeden 2019 Seçimleri gelsin görelim...
   "OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm..
   Selâm, sevgi, duâ...
   Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: