5 Ağustos 2017 Cumartesi

CAN İLE CÂNÂN...

    Teknolojinin sağladığı imkandan faydalanarak iki telefon görüşmesi yaptım az önce...
    Birini Cân dediğim bir kıymetlim, öbürü Canân bildiğim bir kıymetlimle..
    Galat-ı meşhurlardan saydığım; "Önce can, sonra canan.." dayatma sözüne; elli kere, yüz kere veya sonsuz kere; "Önce Canân, sonra Canân, sonra da Canân.." diyerek kafa tutanlardanım..
    Canân olmazsa Canın hükmü ne?
    Canân olmazsa, Canın kıymetini kim bile?
    Canân olmazsa Can ne?
    Aklım kesti keseli Can ile Canânı birlikte terennüm eder, Canım ile Canânım arasındaki tatlı çekişmeyi tadını çıkararak yaşarım:
    "Cana canım diye diye can canından usanırmış,
     Cana canım demeyeni can yine Canân sanarmış.
    Cana cefâ ede ede canı canından bezdirip
    Canân diye can yanarak yine Canânı ararmış
    Canân oduna yanarak yine Canânı sorarmış.." diyerek 1973'te selamlaştırmış, buluşturmuş, konuşturmuştum Cân ile Canânı...
    Yıllarca Canım Canânıma sitem etti, yıllarca Canânım Canıma zulmetti..
    Yıllarca, yıllarca...
    Uzununa da, kısasına da ömür denilen fani süreçte; gün battı ay doğdu, gün doğdu ay battı; geceler gündüzlere, gündüzler gecelere evrildi, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları takip etti kovaladı; çocuktuk büyüdük, büyüdük, büyüdük ve kendimize kocadığımızı itiraf edecek çağa vardık elhamdülillah...
    Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bu süreçte düğünler görüp oynadık, cenazeler görüp ağladık...
    Hay'ımız oldu, toy'umuz oldu, vay'ımız oldu...
    Hay da geçti, toy da geçti, vay da...
    Geçen geçene, göçen göçene süren süreçte değişmeden kalmayı başaran, sadece Can ile Canânın işveleşmesi oldu...
    İnsan büyüdükçe, yaş kemâle erdikçe bazı yönlerden gelişirken, bazı yönlerden de geriliyor maalesef!
    Meselâ; 
    Dil değişiyor ama dîl/gönül değişmiyor!
    Can değişiyor ama Canân değişmiyor!
    Dil değiştiği için olsa gerek ki bugün; "Cân" dediğim Canân, canımı; "Çor!" anlamış ve üzülmüş ve üzüldüğünü söyleyerek üzdü canımı...
    Canân değişmedi, değişmiyor demiştim ya, 1973'te buluşturduğum Cân ile Canân cilveleşmesi 2017 'de de aynen sürüyor 44 yıldır:
    "Yazık Canânıma yazık, bu cânımı yalnız koydu,
     Zaten vefâsız Canânın tek meziyeti de buydu.
     Yıllar yılı Canân diye ah eyleyip yandı cânım,
     Şükür! Cânımın Canânı gene oydu, yine oydu..."
    Velhasıl:
    Canım sağ olduğu müddetçe ben Canâna; "Cân!" diyeceğim, O; "Çor!" anlasa da canı sağ olsun..
    Canânsız can neye lazım?
    Neye yarar?
    Sonunda bilenler;
    "Gitti cânımın Canânı,
     Bıraktı beni yaralı..." diye ünleyecek, bilmeyenler de sanki kendileri söylüyormuşça dinlemeyecekler mi?
    CANIM KURBAN CANÂNIMA vesselâm...
    Selâm, sevgi, duâ...
    Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: