8 Ekim 2017 Pazar

SUSARSAM NÂMERTİM, YA DA ÖLMÜŞÜM...

"Söylesem te'sîri yok, sussam gönül râzı değil!" (Fuzuli)

Günlerdir keyiflendiğim bir haber var: "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dolar yerine yerel para birimleriyle ticaret yapılmasına yönelik İran'a yaptığı çağrı Tahran yönetimi tarafından olumlu karşılandı.İran Dış işleri sözcüsü; 'Böyle bir halka oluşup gelişebilirse, bir dönüm noktası olur.' dedi." (Sputnik)
Aklıma 2016 Ağustos'unun başlarında, ABD'yi tehdit için Rusya'ya giden Erdoğan'a Putin'in; "Türkiye ile Rusya'nın aralarındaki ticarette doları devre dışı bırakıp, Lira ve Ruble ile ticaret yapması gerekir." önerisi ve Bizim Dünya Liderimiz(!)in bu öneriyi hafife alması, küçümsemesi geldi!
Bu haberi girizgâh yaparak iki siyasi öndere sesleneceğim çünkü, ikisi de partilerinin ülkücü parti olmadığını söylüyorlar!
Aslında, Fakir Baykurt' un 1959'larda yaptığı tanıma göre bakarsak Akşener ülkücü ama 1960'ın ortalarında siyasetin kaynar kazanının ortasına itilen 1960 İhtilalinin Kudretli Albayı Alparslan Türkeş'in tanımıyla bakarsak ne Akşener, ne de Erdoğan ülkücü değiller, hatta o tanıma göre Erdoğan asla ülkücü olmaktan öte; "... gaflet, dalâlet ve hatta hiyanet" içinde de görülebilir!
Bugün bu iki siyasi aktöre Akşener ve Erdoğan'a sesleneceğim; çünkü önümüzdeki seçimlerde bu iki denk gücün çekişeceği görünüyor...
İki denk güç derken Akşener'e iltifat ettiğimi, iki siyasi aktör derken de "Millî" görünmemek anlamında benzer olduklarına vurgu yaparak, aslında ikisine de itimat edemediğimi söyleniyorum!
Çünkü günümüz siyasi panoramasında; 15 yıldır; "İnadına Tayyip" balon sloganıyla girdiği bütün seçimleri kazanmış olan Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ile -aynız amanda BOP Eş-Başkanı- her şeye ve herkese rağmen KHK'lerle ülkeyi yöneten Tek Adam'a karşı, şuur-altında "Reis" korkusu olmayan tek karakter görüldüğü için ülkücü-devrimci, sağcı-solcu, ümmetçi-milletçi, Kemalist-Atatürkçü, ırkçı-hümanist, halkçı-milletçi, köylü-şehirli, rençber-sanayici, işçi-işveren v.b. sosyal dilimlerin hepsinde "Reis"e kafa tutabilecek kapasite ve müktesebatta diye tarif edilen bir Akşener modeli görünüyor..
Aynı zamanda bu genel panoramada; % 50 ile seçim kazanmış bir AKP Genel Başkanını, Başbakan olarak uyuduğu uykudan azlederek uyandırabilecek, istediği belediye başkanını istediği anda istifa ettirebilecek, istediği bakanı; "Kulağından tutup kapının önüne" koyabilecek kudrette ve bunu dünyadan saklamayacak pervasızlıkta İleri Demokrat Yeni Osmanlıcı ve Yeni Türkiyeci bir Yenilmez Adam ve armadası, manzaranın ana modeli!
Bugün, durumdan vazşife çıkararak Türk Milletçilerini temsîlen muhatap alacağım bu iki karakteri övmek istesem de, yermek istesem de sayısız özelliklerini biliyorum! Bilmediklerimi de millet söylenerek söylüyor işiten kulaklara!
Techizat ve mühimmat yönünden kıyaslanamayacak kadar farklı ama sıklet olarak denk 
- çünkü; bir yanda KHK'larla ülke yöneten Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı, diğer yanda daha parti kuruluşunu tamamlayamamış bir Siyasi Aktrist var- bu iki Siyasi aktöre seslenirken; Putin'in Erdoğan'a, Erdoğan'ın Ruhani'ye teklif ettiği; "Yerel para birimiyle ticaret" yani çok iyi bildiğim Milli Parayla ihracat ve ithalat yapma projesinin üzerine çıkarak sesleneceğim!
Bir ülke, ithalat ve ihracatını milli parasıyla yaparsa ne olur? Diye başlayıp; Doların tedavülden kaldırılması anlamına gelen bu uygulamaya Dünya Jandarması(!) ABD razı olur mu? Sorgulamasıyla devam edelim mi?
Sorgulayarak hatırlatalım:
BRICS Ülkelerinde, özellikle ve en belirgin olarak ta Rusya'da 10 dolar olan asgari ücret, 4-5 yıl içinde 2.000 dolara nasıl çıktı?
Ekonomik olarak kendisini toparlayan Rusya Federasyonu; Uzak-Doğu ve Ortadoğu'da fink atan, "Bu bir Haçlı Seferidir." ilanıyla Irak'ı işgalinde bir milyondan fazla Müslümanı katledip yüz binlerce Müslüman kadına-kıza tecavüz eden ve Bizim Dünya Liderimiz(!)in de duâ ettiği şımarık ABD'ye; "Dur!" diyerek Suriye'nin de işgaline nasıl engel oldu?
Adına diplomasi denilen kapalı kapılar ardında görüşmelerle Irak ABD'nin, Suriye Rusya'nın kontrolünde kalsın anlaşmasına nasıl vardılar ve son günlerde güya en yakın ilişkide olduğumuz zannedilen Rusya'nın kontrolündeki Suriye'ye askerî harekât yaparken kimle müttefik, kimle düşmanız?
Söylemekten dilimizde tüy bitti!
Haykırmaktan sesimiz düştü ki; her kim, BRICS Ülkelerine ve Rusya yetkili ekonomistlerine sorarsa bu ekonomik zıplamanın şifresinin; "Milli Ekonomi Modeli" olduğunu söylerler. 
MEM 'in  ve "Sosyal Devlet/ Milli Devlet Projelerinin mucidini de söylerler! 
Hadi onların kıskanarak söylemediklerini varsayalım!
Yahu! Biz söyleriz!
Darlanınca Kemal KILIÇDAROĞLU söyler!
Onlarca yıldır; kasaba-kasaba, köy-köy, kahve-kahve, meydan-meydan dolaşarak anlattığımız; "Asgari ücret 5.ooo Tl." olacak iddialarımızda model ve projenin adının MEM olduğunu, bu fikir ve projenin sahibinin bir Türk oğlu Türk olduğunu, söyleriz!
Dahası bu millî duruşlu, Türkçe dilli, Muhteşem Türk Atatürk profilli Bağımsızlık karakterli zâtın; hiç bir mevki-makam ve ücret talep etmeden ekonominin başına geçirilirse; birinci yılda AB'yi, ikinci yılda ABD'yi yakalayıp geçeceğimizi, üçüncü yıldan sonra Kâinat Türk Devleti'ni ihya ederek AB'den ve ABD'den işçi çalıştıracağımızı yüksek sesle söylediğini de hatırlatırız!
Bu mucizevî projeler, sahibine danışılmadan tam başarıyla uygulanamaz, bu yüzden Çin Devlet Başkanı haricinde sadece bu mucize projelerin mucidinin kabul edildiği DUMA'da beş saatlik Milli Ekonomi Modeli anlatımı ve hemen her ay yetkili Rusya Ekonomist Danışmanlarının Türkiye'ye, Trabzon-Akçaabat'a gelip fikir danıştıklarını da sakınmadan, saklamadan söyleriz.
Hanımefendi!
Beyefendi!
Tedavi olmuş hastadan ne yaptığını soracağınıza, doktorunu sorsanız; Türkiye'de olduğunu ve Okyanus Ötesi ve Asya Emperyalistlerinin, ortak engellemelerle siyaseten önünü kestikleri mucizevî hekimin, ustanın, ekonomistin Türkiye'de olduğunu ve bu ekonomik-siyasi projelerini; "Türk Milleti için yazdım." diyen bir Mütevazı Dev olduğunu görürsünüz!
Hanımefendiler!
Beyefendiler!
Dünyanın en usta terzisine demir, en usta demircisine kumaş verirseniz her ikisi de -usta olmalarına rağmen- ellerindeki malzemeyi ziyan ederler!
Bu yüzden Atalarımız; "Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de fazladan.." derler..
"Sözün tamamı aptallara söylenir." ve "Aynı deneylerden farklı sonucu sadece aptallar bekler." sözlerini de hatırlatarak:
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN. " Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ..
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: