4 Eylül 2013 Çarşamba

MÜSLÜMAN HAÇLI SEFERİ!

Yayılmacı Sovyetler korkusu yüzünden önce NATO'ya girmişiz! Sonra hesabını hiç yapmadan Gümrük Birliğine... Sonra; sağcısı, solcusu bütün siyâsilerimizde ki Avrupa Birliği Üyeliği hayaliyle yanıp yakılmışız!
AB hayali kuran siyâsileri, kırk yıl; "Avrupa garsonları! Patates dinliler! Haçlı uşakları!" diye tenkît eden Millî Görüşçüler de dahil siyâsilerde; "Biz daha fazla AB'ciyiz!" yarışı başlamış! Tahkîm Yasaları'na, İkiz Yasalar'a, Uyum Yasaları'na en milliyetçi partinin de ortak olduğu, demokratik solcular ve liberaller Hükümetken imza koyulmuş!
Türk Milliyetçileri olarak, "Bağımsızlık karakterimdir" Atatürk inancımızla yıllarca sorduk, sorguladık:  Avrupa Birliği, Türkiye'yi alır mı? Almazsa niye almaz? 
Biliyoruz ki; Haçlı'da kuyruk acısı, bizde evlât acısı unutulmadığı müddetçe Türkiye'nin AB üyeliği, hayâl ötesi bir şey!
Yüzlerce yıl "Haçlı Seferleri" adıyla bütün Müslümanlara Türk diyerek saldırmışlar ve her seferinde Türk'ün çelik göğsüne toslayıp geri dönmüşler! Biz, Türk'ün muhteşem nezâketiyle "Geldikleri gibi giderler" demişiz ama geldikleri gi gidememişler hiç! Gelenlerin çoğu, cansız olarak burada kalmış!
Her geldiklerinde görmüşler ki; Vatan toprakları üzerinde bir tek keferenin hükümranca dolaşmasına izin verilmemiş ama toprağın altında binlerce-on binlerce kefereye her zaman yerimiz olmuş! Her geldiklerinde, düşünemedikleri kadar Haçlı'yı, toprağa gömmüşüz!
Osmanlı'nın "Hasta Adam"lığında Yedi Düvel adıyla gelmiş, bitik zannettikleri Türk Milletinin îmanlı göğsüne çarparak "Çanakkale geçilmez!" gerçeğini, yedi yüz binden fazla can bırakarak öğrenip gitmişler!
Sonra; yıllarca süren misyonerlik, ajanlık, soğuk savaş dönemi... 
Türk'ün savaşla alt edilemeyeceğini; millî bütünlüğünü ve dînini parçalamadan alt etmenin mümkün olmadığını anlayan ajanların, rahiplerin, büyük elçilerin raporlarıyla parçalama çalışmalarına başlamışlar! 
Bu da kolay olmamış! Yüz yıldır Haçlı'nın bölme, Türk Milletinin bölünmeme mücâdelesi, bütün şiddetiyle devam ediyor! "En iyi müdafaâ taarrâzdur!" geleneğimizle saldıracağımız güne kadar da sürecekbu gidişle!...
Bunları hatırlattıktan sonra tekrar soralım: Avrupa Birliği adıyla bir araya gelen Haçlı Birliği, yüzlerce yıllık kinini unutup, Türkiye'yi içine alır mı veya niye alsın? 
Haçlı'nın Anadolu toprakları üzerindeki hayalleri, son mu buldu? Türkiye Hristiyan edildi bizim mi haberimiz yok? Veya dünyada Türk mü bitti? Veya dünyada Müslüman kalmadı mı ki Haçlı Birliğine girmeye bu kadar hevesli "Haçlı Müslümanlar" var? Haçlı ile birlikte, âciz Arap Müslümanlara vurmak isteyenler var!
21.yy. Haçlısı'nın petrol tamahıyla saldırıları karşısın da "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı" Başbakan, 28 Şubat 2011'de, önce; "NATO, Libya'ya müdahele etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi ya? NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye kükremişti, hatırlıyoruz değil mi? 
Bir kaç gün sonra da; "NATO; Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbît ve tescîl için oraya girmelidir!" diye İleri Demokratça diplomatik bir nutuk atmıştı, hatırladık mı?
Arap Baharı'nı tamamlamak üzere olduklarını zanneden Haçlı, üç yıldır Beşar Esat direnişi ile karşılaşınca bocaladı! Daha önce demokrasi getirmek vaadiyle Irak'a, Libya'ya yaptıklarının aynısını uygulayarak Suriye'ye vurmaya hazırlanan şımarık ABD ve Avrupalılar, Rusya ve İran'ın net tavırlarıyla frene basarak yeniden NATO'yu gündeme getirdiler! 
NATO Suriye'ye müdahele etmeliymiş! NATO'nun görevleri arasında, Türkiye'nin sınırlarını korumak ta varmış!
NATO; yayılmacı Sovyet tehdidine karşı kurulmuş ve bizim de girdiğimiz bir birlik değil miydi? Sovyetler dağıldıktan sonra NATO'da kalışımız, yıllarca Erbakan Hoca ve Millî Görüşçüler tarafından ve haklı olarak sorgulanmamış mıydı? 
Gömlek değişen, değişip gelişen Millî Görüşçü Erdoğan, on bir yıldır tek başına hükümet ve hâlâ NATO'dayız! Yetmez gibi Haçlı ile birlikte Suriye'ye vurmak için sabırsızız!
Adama demezler mi; "Müslümansanız, kâfir Haçlı ile birlikte Müslüman Suriye'ye niye vuracaksınız? Değilseniz, milleti Allah ile aldattığınız yetmedi mi?"
Haçlı ile birlikte Libya'ya demokrasi götürülürken içimizdeki "Sivil İtaatsizlik"leri, "Vicdânî red"ci askerlik karşıtı demokratik kalkışma(!)ları, unuttunuz mu?
Bebek katili psikopatın Şam'da ikamet ettiği yıllardaki, Suriye ile ilişkilerimiz aklımızda! Aynı Suriye ile sınırlar kaldırılmış ve yüzlerce yıllık komşularımızla hatta hısım-akrabalarımızla ticari ilişkiler, bayram ziyaretleri yapmaya başlamamış mıydık? Bunu da BOP Eş Başkanı Dünya Lideri Başbakanımız, Gazi Antep'te övünerek anlatmamış mıydı?
Üç yıl öncenin barış güvercini, birden bire niye savaş kartalı kesildi? "Askerlik, yan gelip yatma yeri değildir!" diyerek Mehmetçiği şerefsiz PKK'lıların şehît etmesini normalden sayan Erdoğan, Mısır'da Haçlı'nın organize ettiği iç çatışmalarda ölenlere ağlarken, hangi akılla Suriye ile savaşa niyetlenir? 
Müslüman Türk çocuklarını, Müslümanların üzerine göndermeyi bu kadar kolay mı zannediyor?
Mehmetçik'in ana-babasını ezmeden, cesedini çiğnemeden sınırı geçebileceğini mi zannediyor? Millî vicdânının isyanını fark etsinler diye ne yapmak lazım? Bunlar hiç mi millete kulak vermezler?
Türk Milleti, ne zaman, ne yapacağını bilir ve hazır ama BOP Eş Başkanı, Türk Milleti'nin Müslümanla savaşa Vicdânî Red'di karşısında, ne yapacağını biliyor mu? 
Siyasallaşmış Polisin TOMA'ları, biber gazları, copları ile sindirilemeyen Türk Milleti'nin, evlâtları Mehmetçiği durdurmakta zorlanmayacağını, bilmiyorlar mı?
Yanlış sulara yelken açmaya niyetliler ve kaptan da değiller ma'lesef!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN"  Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN      

Hiç yorum yok: