Bugün 28 Mayıs 2017..
Yarın 29 Mayıs ve İstanbul'un Haçlının elinden çekilip alınarak fethedilişinin 564. ncü yılı...
Bir dünya şehrinin Türk Şehri edilişinin yıl-dönümü...
Bayramca kutlanmalı elbette ama birilerini de tahrik etmeden çünkü biz İstanbul'u zapt etmedik, fethettik!
Şehrin Fatihi İstanbul sokaklarında güllerle karşılandı.
"İstanbul'un fethiyle ilgili üç hadis var. Bu hadislerin ikisinde İstanbul'un fethi ile kıyamet arasında bir ilinti görülür. Reddiyecilerin inkârına sebep olan iki hadis -ki eski tarih kitaplarında zikredilir- çok önemli işaretler içerir. Asıl Fetih Hadisinde ise fiil, Arapça grameri açısından ikisi açık, biri gizli üç pekiştirme taşır. Buradan anlıyoruz ki biri manen olmak üzere İstanbul üç kere fethedilecektir." (28. 05. 2012 -Mehmet Ali Bulut)
İstanbul'un birinci fethi, 564 sene önce Fatih'e nasip olmuştur. İkincisi ise I. Dünya Savaşı sonrası işgal kuvvetlerinden sökülüp alınmasıyla Muhteşem Türk Atatürk'ün fethidir. Artık inanan inanmayan, ehl-i mezhep ve ehl-i tarikler İstanbul'un üçüncü ve manevi fethini beklemekteler. Ben de o bekleyenlerdenim.
Dolayısıyla İstanbul'un 564. ncü Fetih Yılı elbette kutlanmalı ama Muhteşem Türk Atatürk'ün emek ve fethi de inkâr edilmeden...
İstanbul'un her iki fethi de kutlu olsun..
Becerebildiğimce bir Ramazan sohbetine niyetliyim:
Teknolojinin çıldırdığı 21. y.y.'da zamanı bize uyduramayacağımıza göre İmam Ali (a.s.) öğüdüne uyarak biz zaman uymalıyız.
Malumları olduğu üzre 21. y.y.'ın çılgın zenginlerinden olimpik havuz sahibi olanlar var. Havuzlarında yüzsünler diye profesyonel yüzücüler transfer ederler. Kimi serbest, kimi kelebek, kimi sırt-üstü, kimi kurbağalama adlı stillerde yüzerler. Hepsi usta yüzücülerdir ama havuz haricinde açık denizde panikler korkarlar!
Dünyanın en ehîl ve mahir kaptanının gemisinde olsalar bile açık deniz fırtınasından ödleri kopar.
Nasıl ki usta jokeyler süvari değillerse bu yüzücüler de deniz adamı değillerdir! Bunlar hayatlarını gemiye değil peşine takıldıkları kaptana endekslemiş teb'a zihniyetli tayfalardır...
Bir de gemilerde, levendler, tayfalar vardır. Hepsi yüzme bilir ama hiç biri olimpik havuzlarda yüzme yarışlarına katılmazlar. Açık denizde çılgın dalgalarla boğuşan kaptanı ve gemiyi asla terk etmezler...
Gemiler içinde bir gemi de vardır ki, Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Nûh'un Gemisi gibidir. Binen kurtulur, binemeyen helâk olur." Diye tarif ettikleri Ehl-i Beyt Gemisi...
1. 400 yıldır İslâm Tarihinde dönem-dönem Ehl-i Beyt Gemisine Kaptanlara nasp edilmiş veya atanmıştır.
Aileden, sülâleden Ali Şiâsı, Ehl-i Beyt ve On İki İmam dostu bir Müslüman Türk olarak; "Nûh'un Gemisi gibidir." tarifli Ehl-i Beyt Gemisi içine doğulanlar da var şükrolsun..
İçinde bulunduğu devre göre motorlu da olsa, yelkenli de olsa Ehl-i Beyt Gemisinin en dikkat çeken parçası, dümeni ve en dikkat çeken personeli de kaptanıdır. Gemiyi her zaman en son kaptanlar terk eder...
Yüzlerce yıldır Ehl-i Beyt Gemisi'ne kaptanlar atanmış veya mezhebî inanca göre nasp edilmiştir. Hz. Peygamber(s.a.a.) devrinden beri var olan Ali Şiâları, Ehl-i Beyt ve On İki İmam dostları, her zaman bu gemidedirler.
Nasp edilen (Allah'ın görevlendirdiği) kaptanlar dışında bazen bu Geminin kaptanlığına heveslenenler içinden atananlar ve o hevesli ile birlikte gemiye binenler de olmuştur ama bu hevesliler peşinden binenler; ne gemiyle, ne kürekle, ne yelkenle, ne de dümenle ilgilenmemişlerdir; onların bütün dikkat ve ilgileri takip ettikleri ve hayatlarını ona bağladıkları kaptan olmuştur.
Fevkalade İlâhî bir tecellî ile binenin kurtulacağını bilerek gemiye binen kaptanların da dikkatleri gemiye yoğunlaştığı için bu olimpik havuz yüzücülerinin branş veya sitillerinin farkında olmazlar!
Eğer bu Gemi'yi Allah korumasa ve Hz. Peygamber (s.a.a.)'in; "Ey insanlar! Ben sizden önce -Kevser Havuzu başında- hazır olacağım ve siz havuz başında benim yanıma geleceksiniz. Orada, ben iki değerli ve kıymetli emanetim hakkında sizi sorguya çekeceğim. O halde onlara karşı benden sonra nasıl davranacağınıza dikkat edin. Onlardan biri, Allah’ın kitabı Kur’an’dır ki, onun bir ucu Allah’ın elinde, bir ucu da sizin elinizdedir; ona sarılın ve ondan asla ayrılmayın. Diğeri de, benim öz akrabalarımdan olan Ehl-i Beytimdir. Latif ve Habir olan Allah bana bildirmiştir ki, o ikisi havuzun başında bana ulaşıncaya kadar asla birbirlerinden ayrılmayacaklar. Ben de Rabbimden onlar için bunu istedim. Öyleyse ey insanlar, onlardan öne geçmeyin, yoksa helâk olursunuz; onlardan geri de kalmayın, yoksa yine helâk olursunuz; onlara bir şey öğretmeye de kalkışmayın; çünkü onlar sizden çok daha bilgilidirler." (Mecma-üz Zevaid. Hakim'in Müstedrek’inde c.3, s.109-110 ve İbn-i Kesir'in tarihinde c.5, s.209 ) Şeklindeki apaçık tarifleri, işaret ve kefâletleri olmasa yüzlerce yıldır bu Gemi açık denizlerde ve fırtınalarda seferine devam edebilir miydi?
Tabiat kuralları gereği açık denizde hırçın dalgalar gemileri kıyılara iterler. Sadece kaptana endeksli olarak gemiye binen profesyonel olimpik havuz yüzücüleri, karayı görür görmez gemiyi terk ederler ama Ali Şiâları, Ehl-i Beyt ve On İki İmam dostları asla gemiyi terk etmemişlerdir, etmezler de...
Tarihte bütün kaptanlar da bu gerçeği, dalga dindikten sonra fark etmişlerdir..
Allah Mağfiret Ayı Ramazan'ın yüzü suyu hürmetine; Ehl-i Beyt Gemisi'ne -her hangi sebeple olursa olsun- binenlerin kararlarını sabit kılsın..
Allah cümlemizi Ehl-i Beyt ve O İki İmam şefaatinden mahrum bırakmasın...
"Sizden Havz-ı Kevser'in başında benim yanıma ilk gelecek kimse, ilk Müslüman olan Ali bin Ebi Talibdir." (Fezail il Hamse c.1,s.179)
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder