18 Haziran 2017 Pazar

KIZILCIK ŞERBETİ Mİ İÇTİK?

"Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür." (Nisâ-58)
Manisa'da, dördüncü kere askerlerimiz toplu olarak yemekten zehirleniyor ve ancak dördüncü olayda, yemek şirketi ile yapılmış olan sözleşmeye son veriliyor!
Askeriyenin karavanası, kendi içinde yapılmaz mıydı?
Bir sürü aşçı yok mu vatani görevlerini yapmak için gelen!
Geri hizmetler adıyla, mutfağa patates soymaya gönderilmez miydi problem askerler?
Askerimizin yemeği, yani karavana, niye özel şirketlere ihale edildi?
Dün sosyal medyada Kaç-AK Sarayın mutfağı ve görevlileri paylaşılmıştı. Bir sivil kurum olan Kaç-AK Sarayın mutfağı özelleştirilmezken; Milli Namusumuz sınırları korumakla görevli Ordumuzun yemeği, özel şirketlere neden ve nasıl teslîm edilir?
Şahsen bu uygulama, vicdanımı sonsuz derecede tahkîr ediyor!
"İtibardan tasarruf olmaz!" yani, görmemişçe gösterişçilikten taviz verilmez ama Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mutfağı, -yandaş bir firma para kazansın diye- özel şirketlere teslim edilir!
Bunun vicdanla, millîkle, ve de akılla bir alakası olabilir mi?
Şahsen hem de yüksek sesle itirazım var!
Biz Türk Milleti olarak Vatan borcu-Namus borcu anlayışıyla kınalı kuzularımızı önce Allah'a sonra komutanlara emanet ederiz.
Komutanlarımız da elbette Devleti temsilen Hükûmete emanettir!
Şahsen, 15 yıldır tek başına Hükumet eden AKP'nin ve Seçilmiş AKP'li Cumhurbaşkanı'nın, millî emanet Türk Silahlı Kuvvetleri'ne layıkıyla emanetçilik yaptıklarına inanmadım, hâlâ inanmayanlardanım!
Özelleştirme adlı, devletin talan edilmesi uygulamasıyla bu yemek ihalelerinde, tarafgirlik eden kim varsa Allah sorsun!
Partililerin, liyakate göre değil partizanca davranması imkan dahilinde olduğuna göre, şüphelenecek o kadar çok şey var ki!
Millet olarak, Devlet olarak kan kusuyoruz; topluca kızılcık şerbeti mi içtik?
.....
Bir başka konu:
Kırk yıl beraber yürünen, "Biz ayrı yollardan aynı hedefe yürüyen gruplarız." diye tarif edilen, sonra PDY (Paralel Devlet Yapısı) sayılan Hizmet Grubu A.Ş.'nin bu tavırla bu yolla temizlenmesinin imkânsız olduğunu defalarca haykırdım!
Hizmet Grubu A.Ş. mensubu veya sempatizanı hiç kimseye merhametim asla söz konusu olamaz ama Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı'nın; "Kandırıldım!" diyerek özür dileme hakkı varsa, sempatizanların hiç değilse pişmanlık hakları olmalı diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum!
Adalet Bakanlığı verilerine göre: 
15 Temmuz 2016 Kontrollü Kahpe Kalkışma' sından bu yana 161 bin 751 kişi hakkında soruşturma açılmış, işlem yapılmış.
Bunlardan 50 bin 344 'ü tutuklanarak ceza evine koyulmuş.
Tutuklananların 31 bin 498 'i memur ve sivil iş adamları veya çalışanlar...
Tutuklanan asker sayısı:  6 bin 974
Tutuklanan polis sayısı  :  8 bin 849
"15 Temmuz Kontrollü Kahpe Kalkışması" nda Polis, bütün birimleri ve güçleriyle Devletin ve Hükumetin yanında ve emrindeydi ama tuhafıma giden, tutuklu polis sayısı askerden çok!
Darbeye yöneltilenler, askerin içine yerleştirilmiş kriptolardı tamam da; haklarında işlem yapılanlardan, 161 bin 751 kişinin tutuklanan 50 bin 344 kişisinin 6 bin 974 kişisi asker...
Yani aklıma takılan bir deli soru: 80 milyonluk nüfusuyla; çağ atlayan, büyüme rekorları kıran, bir Dünya Lideri tarafından Huzur ve İstikrar içinde 14-15 yıldır yönetilen bir ülkede, bütün bu velveleyi 7 bin kişi mi kopardı?
Son resmi verilere göre; Türk Silahlı Kuvvetlerinin mevcudu, 201'i general ve amiral olmak üzere 362 bin 284 askeri personelden oluşuyor.
Yani generalli-amiralli 350 bin kişilik TSK 'nın gücü, 7 bin asiye yetmemiş!
Bana da, bu olanların silahlı bir kalkışma olduğuna inan deniliyor, inanamıyorum! Kendimi inanmaya ikna edemiyorum!
İsyana yeltenenler 7 bin kişi; hakkında takibat yapılan 162 bin kişi ve tutuklananlar 50 bin kişi... 50 bin kişinin de sadece 7 bin kişisi asker...
Neresinden bakılırsa bakılsın, tuhaflıklar yarışması!
Artık, "Kandırıldık kahretsin!" ve özür dileme faslı da bitti!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: