Yürüyen yürüyene!
Çeşit çeşit yürüyüş, türlü türlü yürüyen!
"Herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine.." Darb-ı meselinin gerçekleştirilmesini izliyoruz 19 gündür!
Şahsen hem izliyor hem de bazen kızıp, bazen üzüntüden kahroluyorum! Bu yürüyüşten hiç hazzetmedim nedense!
Çünkü sorup-sorguluyorum: Türkiye'nin başkenti Ankara değil mi?
Yasama-Yürütme ve Yargı'nın merkezi Ankara değil mi?
Türkiye'nin neresinde, nasıl bir mes'ele olursa olsun çaresi Ankara'da aranmaz mı?
Öyle ise neden bizim türlü-türlü meziyetli, çeşit-çeşit maskeli yürüyüşçülerimiz, Ankara'dan İstanbul'a yürüyorlar neden?
Yoksa AKP, hayallerinden birisi olan İstanbul'u başkent etmeyi sessizce yaptı ve bundan Ana-Muhalefet partisini de haberdar etti de millet olarak bizim mi haberimiz yok?
İlla yürünecekse, adalet aranacaksa; İstanbul'da vuku bulan adaletsizliğe çözüm için, İstanbul'dan Ankara'ya yürümek gerekmez miydi?
Yürüyenlerin kim olduklarını ve niye yürüdüklerini de anlamakta sıkıntım var!
Kervan Başı Gandi Kemal; bir yanında bebek katilinin kadim avukatı Sezgin Tanrıkulu, bir yanında DHKP-C militanları, bir yanında mağdura yatan sakallı-cübbeli Hizmet Grubu A.Ş. mensupları ve sanki Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yasaklanmışçasına tek Türk Bayrağı yok!
Bu yürüyüş, niye?
Neyi, nerede aramak için?
Karanlıkta kaybedip, ışıkta aramanın da mantığı var ama bu yürüyüşün yok!
"Yavru Muhalefet MeHaPe" nin, Reis(!)'e Bahçeli yönetiminde Mehterânlık yapmasına alıştık da, Ana-Muhalefet Y-CeHaPe, neyin peşinde?
Dahası var; sorup sorguluyorum:
Ülke seçmeninin en az % 25'inin ilgi ile takip ederek beklediği, "Yeni Oluşum" un yürüyenlere duâ etmesinin, Irak'ta Müslüman katliamı ve tecavüzlerinin faili ABD askerlerine edilen duâdan ne farkı var?
***
Almanya, Dünya Liderimiz(!) 'in ülkelerinde miting yapmasına izin vermeyecekmiş!
Bu uygulamayı da taciz olarak kabul etmemiz istenip, bekleniyor...
Hadi öyle kabul edelim de, önce şu sorumun cevabını verdikten sonra: Suriyeli kaçkınlar veya mülteciler, ülkelerindeki savaştan kaçtılar ve Şubat 2017 itibarı ile ülkemizde 3 milyon 551 bin 78 Suriyeli kaçkın var.
Bizim ise büyük çoğunluğu Almanya'da olmak kaydıyla Avrupa ülkelerinde 5 milyon 5 yüz bin vatandaşımız var! Bunlar, kimden ve niye kaçtılar?
Nüfusunun yaklaşık % 7 'si kaçkın olan ve dünyanın 17. büyük ekonomisinin sahibi olmakla övünen bir ülkeden bahsediyoruz!
Kaçkınlık; Karabağlıya, Filistinliye, Kerküklüye, Suriyeliye ayıp iken, bizim vatandaşlarımıza nasıl demokratik insanlık hakkı?
Ve biz; ülkemizdeki kaçkınlara miting hakkı tanıyor muyuz ki, Almanya'da mitinge hazırlanıyoruz ve izin vermeyen Almanya'nın bizi taciz ettiğini söyleyebiliyoruz!
Beğler!
Geri-geri yürüyüşle de hedefe varılabilir ama asla aksine yürünerek hedefe varılamaz!
Nüfusumuzun % 7' si; neden ve kimden kaçtılar diye sorgulamaya başlamayalım mı?
Bu işin tek suçlusu elbette AKP değil!
Onlarca yıldır gayr-ı milli politikalarla ülkemizin, devletimizin ve milletimizin itibarından tavizler vererek bugünlere geldik!
Millî ses yok mu? Var!
Var da duyan nerede?
"Bir yılda AB'yi, iki yılda ABD'yi yakalar geçeriz " iddiasındaki, "Kâinat Türk Devleti" idealindeki Haydar BAŞ Hoca' yı, hiç değilse bir kere Kurucu Gazi Meclis'te dinlemeyi neden denemezsiniz?
Haydar Hoca'yı DUMA'da dinleyip, (MEM) Milli Ekonomi Modeli 'ni uygulayarak 5 yılda asgari ücreti 10 dolardan 2000 doların üstüne çıkaran Rusya'yı, -ilişkilerimiz de bu kadar iyiyken- incelemeyi neden denemezsiniz?
Haydar Hoca; "Türk oğlu Türk'üm" diyor, Haydar Hoca; "Ben bu model ve programı milletim için yazdım" diyor.
Yani Haydar Hoca millî, yani milletten, yani bizden!
O'nu dinlemek gibi bir gericilik yapabilir misiniz?
Allah da müstehâkınızı böyle verir işte!
Hadi yürüyün bakalım!
Yürüyün! Anca gidersiniz!
Yürüyün! Ense traşınızı görelim!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder