12 Ağustos 2017 Cumartesi

BEN'LEŞEN BANA İKAZIM!...

Her yeni güne, benim benle buluşmamla, kendimle selamlaşmayla başlarım!...
Akıl; arayıp bulduğu, bulup teslîm olduğu, teslîmiyetini diline ikrâr ettirdiği, adını îman koyduğu gücüyle her gününe Cihâd- Ekber'le başlayabiliyorsa âkıldır! Aksi halde kişi, cüz'i irâdesinin nefs-i emmâreye (kötülüğü emreden nefis, her kişinin kendisindeki şeytanı) belli-belirsiz teslîmiyetinin sıkıntılı azâbını yaşar!
İşkencedir, âzâptır vicdanlı akla bu!
Benliği yok edebilmek için "ben" i öldürüp "biz" de tekleşebilmek mücâdelesinin şiddetini, bu mücâdeleyi yapmayan bilmez-bilemez! 
Bilen de başkasına söyleyemez, kendinden başkasına anlatabilmesi de mümkün değildir, çünkü anlatırsa bencillik/enâniyet sanılır!
Oysa anlatmalı, anlatılmalıdır, anlatılmazsa oyar içten içe ağaç kurdu gibi vicdânı! 
Bunu başarırsa akıllı iradem başarır ve aklımla sohbetim başlar:
"Aklım, seni çivilerle çakarım
Çarmıha gererim seyre çıkarım
Nemrût olur İbrâhim'ce yakarım
Varım diye korku verme sen bana,
Düşmânımdan önce vurma sen bana!"
Başladığım, başlattığım aklımla sohbet midir, aklımla savaşım mıdır? Ben de bilmem, aklım da...
Devâm eder sohbetim, ahbaplığım/ünsiyyetim, münakaşam, savaşım:
"Eğer varsan sefere çık vicdanla
Ne işin var korkup kaçan insanla?
Yarışa girerek kulla sultanla
Varım diye cinnet geçirtme bana
Panzehir ol, zehir içirtme bana!"
Görmek için bakan gözün, görmekten başka seçeneği olmaz! 
Her görülen de görene her zaman huzûr getirmez! 
Güzelliklerden önce, çirkinlikler; doğrudan, haklıdan, mazlûmdan önce yanlışlar, haksızlıklar; âdillerden önce zalimler görünebilir bakan gözle baktığı için! 
Devreye akıl girer! 
Ya itirâz edecektir; "Küfr'ün karşısında susmak dilsiz şeytanlıktır." diye, ya da; "Her doğru her yerde söylenmez!" ürkekliğine, korkaklığına sığınarak kurnazlığı, ilm-i siyâset'ten sayacaktır! 
Ben'de, bana saldıracağım elbette:
"Aklım! Billâh çivilerle çakarım!
Yusuf eder kuyulara sokarım!
Neron'ca yakarım, zevkle bakarım!
Varım diye korku verme sen bana
Şeytânımdan önce vurma sen bana!"
Aklımın vurduğu, aklımın dövdüğü isyankâr ben; fıtratından kaynaklı âsî benliği ile bir daha kuva-y-ı seyyâreliğe soyunur, kendiyle başlattığı amansız savaşına devam eder!...
Bir de kendiyle savaşan bir başka savaşçının sözleriyle başlamışsa güne, kolay gelsin!...
"Yazarın, yaz(a)madığı yazı vardır. .... Yazsa, uygulayacak insan, kadro ve şart(lar) yok hissindedir ve bu durumda bir fitneye sebep olacağı kanaati hâsıl olur. Ve yazar .... kalemini kırar! Mevcut tiyatroya sufleler üretmeyi sürdürür." 
(Hasan DEMİR -Allah rahmet eylesin)
Selamün aleyküm Ben.. 
Ve aleyküm'esselâm Ben..
SELÂM, KİLİTLİ GÖNÜL KAPISININ AÇARIDIR Vesselâm..
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: