5 Nisan 2017 Çarşamba

AZ KALDI...

Az kaldı!
Artık Halep de burada, arşın da!
16 Nisan'a sayılı günler kala bir açıklama yapmak durumundayım.
Allah'ım ve tanıyanlar şahidimdir ki, bendenizi sevdiğini bildiğim sevdiğim ve sevdiklerimin bir ânlık üzüntülerindense ömür boyu cefâya gönüllü talip, bir ömür yaşadım...
Açıkça hiç bir te'vil yolu bırakmadan ifade ederim ki; BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ Hocam'ın benim üzerimde tarifsiz ve sınırsız hatırları vardır.
Hatta Gönül Adam Hocam'ın fakîrden -tenezzülen- bir ricası olursa emir telakki ederim.
Ahlâkım, fıtratî karakterim, Müslüman-Türk vicdanım, aldığım aile ve teşkilat terbiyem bunu emreder.
Emevizmin din diye dayatılarak devlet yönetimi ve siyasete hakim kılındığı 21. yy. Türkiyesinde; herkese ve her şeye rağmen, Tevhîdin merkezine Ehl-i Beyt 'i koyarak bütün Türk Dünyasını, Hz. Peygamber(s.a.a.) 'in; "Nûh'un Gemisi gibidir. Binen kurtulur." diye tarif ettikleri Ehl-i Beyt sevgisi temelinde, dinde birliği sağlamaya davet etmesi, Haydar Hoca'nın imanî cesaretinin göstergesidir.
"Dinde birlik sağlanmadan milli birlik sağlanamaz." teşhisleri ise milli ferasetinin net belgesidir.
Muhteşem Türk Atatürk'e ve sülalesine can-siperâne sahiplenişi örnek alınacak bir sadakat izharıdır..
Sayılı gün kala, bütün milletin mecbur edildiği "Evet-Hayır Kamplaşması" na neden olan referandum sürecinde, Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca' nın, parti tabanını ve taraftarlarını tercihlerinde serbest bırakmasını, lehte veya aleyhte bir propaganda kampanyası yaptırmamasını, müthiş bir heyecanla kabul ettim.
Acizâne; "İki ucu b.klu değnek" tarifi ile hangi taraftan görünürsek milli bütünlüğe verilen zarara katkı sağlanacağını anlayarak, anlatmaya gayret ettim.
Sosyal medyadaki paylaşımlarım dolayısıyla, BTP Teşkilat kararına aykırı davranıyor gibi anlaşılmışsam, bu benim şahsi düşüncemi özel olarak açıklamanın verdiği şahsi coşkumdan ve demek ki ifade eksikliğimden kaynaklanmıştır.
BTP siyaseten benim, son durağım, son yurdumdur. 16 yıldızlı BTP Sancağı, gölgesine gireceğim son sancaktır.
Herkese ve her şeye rağmen Allah'ı şahit tutarak beyan ederim ki; son nefesime kadar Haydar BAŞ Hocam'a ve ideallerine sadık kalacağım. O'nun açtığı sancak altında, Tevhidin Merkezine Ehl-i Beyt'i koyarak ömrümün sonuna kadar uğraş vereceğim. Tanıdığım-tanımadığım herkesi, Hz. Peygamber(s.a.a.)'in; "Nûh'un Gemisi gibidir." diye tarif ettikleri tevhidin merkezine davete devam edeceğim..
Önce dînî birlik, sonra millî birlik ve sonra Milli Ekonomi Modeli 'nin uygulanacağı, yoksulluğun suç sayılacağı KÂİNAT TÜRK DEVLETİ ideali uğrunda mücadeleye devam edeceğimi beyandan onur duyarım...
Gönüldaşlarım...
Fakîri tanıyanlar bilirler; hayatımda hiç bir işimi gizli-saklı yapmadım!
Kapalı kapılar ardında hiç işim olmadı..
Rabbim resmi makam ve kapılar da nasip etti ama -Vallahi- çalışma ofisimin kapısını hiç kapatmadım..
Kapalı kapılar ardında görüşmelerim olduysa, bu görüşmeyi açıklayacağımı kesinlikle söyledim ve kapısını dışarıya kapatanların, ağızlarını kapamalarını sağladım..
Geçtiğimiz günlerde iki Terzi şeref verdiler İzmir'e, ayaklarına sağlık..
Sözleri makastı, dilleri mezro! Ölçtüler, biçtiler sağ olsunlar..
Ama bu iki Terzi'nin de elleri terazi idi, gözleri mihenk..
Muhabbetle bakıp, sevgiyle dokundular her yana...
Çok konuştuk, çok halleştik sözlerle ve doya doya kucaklaştık gözlerle... Ma'lûmları olduğu üzre insan vücudunda iki uzuv vardır ki, asla yalan söyletilemez; gözler ve eller...
Gönderenin gönlüne sağlık olsun, ömrüne bereket..
Gelen Terzi'lerin ayaklarına sağlık olsun. Gelinceye kadar attıkları her adımlarını Çalabım ödüllendirsin, kutlu kılsın..
Sevgimizde mutabıktık, sevdamızda ortaktık, aynı kaldık..
Biçmek, ölçmek üzere getirdikleri sözlerinden ve dostane öğütlerinden ziyadesiyle nasiplendik hamd olsun...
Madem ki; "Baş, başa bağlı; BAŞ da Allah'a.." diyerek biatımız söz konusu, o zaman biatımıza sadakatle BAŞ 'ımızın millî hakemliğine, becerebildiğimiz kadarıyla yan-hakemlik gerek kararına vardık...
Güya övenlerin sövdüğü, güya sövenlerin övdüğü bir "İleri Demokrat Dayatma" nın propagandistlerini, çok dikkatle izleyeceğiz. Ofsayta düşen kim olursa olsun anında bayrağımızı kaldıracağız.
Övenin de, sövenin de yanlış söylediği, yanlış konuştuğu, yanlış anlattığı bir yanlışlar silsilesinden, millet yararına bir doğru çıkar mı? Çıkmaz! Çıkmayacak biliyoruz ve bu yüzden bu yanlışlar silsilesine propaganda anlamında katkı vermeyeceğiz..
Ne mi yapacağız? 
Göreceksiniz, inşallah ve sonucunu da hep beraber göreceğiz..
Az kaldı...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN..." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: