17 Mayıs 2017 Çarşamba

MAZİDEN DERSLE ÂTİYE SEFER...

Cemaatten bir kişinin abdestinin bozulması, sadece onun namazını bozar ama imamın abdestini bozmasıyla bütün cemaatin namazı şüpheli hale gelir!
Atalar; "Hırsız içeriden olursa öküz bacadan çıkar" demişler! 
Kendini en güçlü zannettiği zamanda başına bir musîbet, bir belâ gelen kişinin, karanlıkta saklanan düşmanı aramadan önce yakın çevresini dikkatle gözden geçirmesi gerekir! 
Çünkü tarih öğretmiştir ki devletler, ordular, teşkilatlar panikle dağılır. Paniğin başladığı yerde asayişi temin etmek zordur. 
Bu yüzden beşinci kol faaliyetleri, casusluk, ajanlık hep olmuş, güçlü devlet ve milletler tarafından istihbâratçıları özenle korunmuştur. 
Egemen her devletin istihbârat teşkilatının oluşu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti' nde de istihbârat teşkilatının "Millî" diye adlandırılması bu önemindendir.
İstihbârat teşkilatı millî olmayan, yani milletçilik duygusuyla milletine-devletine bağlı olmayan devletlerin istihbâratı zayıftır hatta yok mesâbesindedir! 
Yanlış bilgilendirmelerle yanlış kararlara sebep olurlar, ceremesi bütün millete düşer! 
On beş yıldır -güya- müttefik(!)lerimize karşı bizde olduğu gibi!
Yaşadığımız günlerde, Türk Tarihi'nde önemli olayların beşiği Mayıs Ayı'nda, peşpeşe önemli günler yaşıyoruz, yaşayacağız.
3 Mayıs Türkçüler Günü'nü ziyân ettik!
19 Mayıs' ta; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne doğru bir kutlu sefere çıkışı, "Yedi Düvel" e karşı başlatılan millî direnişin başlangıç kutlamalarını yaşayacağız...
27 Mayıs' ta; kimilerinin sorguladığı, kimilerinin -güya savunurken- doğruları unutturmaya çalıştığı, demokratlık rolü yaptığı bir karambolü hatırlayıp sorgulayacağız!
29 Mayıs' ta da 564 yıl önce Haçlı'nın yüreğini sökerek fethettiğimiz Kostantin Opol' un İstanbul 'laştırılmasının coşkusunu ve bunu kullanarak "Yeni Osmanlıcılık" adıyla Cumhûriyetle hesaplaşmaları seyredeceğiz! 
Çünkü hırsız içeriden ve millet olarak emânetlere sahiplenmezsek öküz bacadan çıkacak!
Bugün rahatsa yarından endişe duymayan aymaz çoğunluk gibi görünen gayr-ı millî; din(!)ci, Allah(!)çı işbirlikçi kafaların, Cumhuriyet'le hesaba oturmuş kindârların inkârcılıklarını, nankörlüklerini seyredeceğiz!
Tarihi bilmeyenler belki mazurdur ama bilerek susanların rüyalarına Hz. Fatih girecek! Akşemseddin girecek! Ulubatlı Hasan girecek! 
Bilmelerine rağmen eyyâmcılık yapanların, yanlışlara karşı susanların, doğruların ve millî kahramanların unutturulmasına göz yumanların rüyalarına, Muhteşem Türk Atatürk ve silah arkadaşları girecek! 
Toprağı sıksan fışkıracak olan Şühedâ girecek! 
ABD Başkonsolosluğunu tankla basarak işbirlikçi generaller ve maaşlarını CIA'den alan MİT mensuplarının emeklilik ikramiyelerini gasp eden Kudretli Albay Alparslan Türkeş girecek!
Daha dün Moskova'da sadece Çin Devlet başkanının girmesine izin verilen kapıdan DUMA'ya girerek Milli Ekonomi Modeli dersi vermeyi başaran ve dünya nüfusunun yarısının refahını sağlayan; "Türk oğlu Türk'üm" diye kükreyen Prof. Dr. Haydar BAŞ girecek!
Görenler rüyalarını anlatacaklar mı veya nasıl anlatacaklar bilemem ama hainlerin, nankörlerin, inkârcıların  -güya- tarihle hesaplaştıkları günler yaşayacak ve bu atmosferde saç-baş yolacağız!
19 Mayıs 1919 'da, Gök Gözlü Bozkurt 'u sîne-i millet yolculuğuna mecbûr eden sebeplerin aynısını, hatta daha fazlasını yaşıyoruz! 
İşbirlikçilerle, Haçlı Müslümalar'la, gün kotarıcı kurnaz eyyâmcılarla, millete ve geçmişe ihânet eden gayr-ı millilerle ömür paylaşıyoruz!
Ömür adlı bir süreçte, tarih içinde boğuluyoruz Beğler!
Gayr-ı milli bütün odakların güç-birliği ederek saldırdıkları bir yer, kurum, teşkilat, parti var ise, millîliği net olduğu için hedef seçilmiştir hatırlatırım! 
Türk münevverlerin bu millî kuruluşa-partiye-şahsa sahiplenmeleri, bu nedenle millî görevdir. 
16 Nisan Referandumu' ndan sonra içeriden olan hırsızları tesbît ederek cezalandırmak farzdır ama bu hesabı, 3 Kasım 2019 Seçimleri sonrasına ertelemek zaman kaybıdır! İstikbalimize ve tarihimize ihanettir!
Bu arada kendilerini güç yetmez zannetmek gafletine düşenlere de, karanlıktaki düşmanın varlığını bilerek önce yakınlarını gözden geçirmelerini öneririm!
Referandum sürecinde; "Kasetle geldi, kasetle gidecek!" tehdidini unutmamalarını ve bu konuda müteyakkız olmalarını öneririm!
Bu önerim, siyasetin kasetle kurban edilmiş bütün zavallıları için de geçerlidir! 
Yeniden yakın çevreleriyle selâmlaşma ihtiyâcı duyuyorlarsa bu tuzağı ve hazırlayanları bulup-çıkarmak ve onlarla -önce hukuken olmak kaydıyla- bildikleri yoldan hesaplaşmak nâmus-şeref-haysiyet borçlarıdır derim...
Öfkeyle kontrolsüz olarak, kimseye danışmadan kayaya kafa atmak cinnet halidir...  "AKILSIZ BAŞIN CEZASINI AYAKLAR ÇEKER" vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: